Thursday, December 27, 2007
YALNIZ ÇORAP
Kim onlar
Onlar mı yalnızlar
Yoksa baş mı kaldıranlar.
Mutlu olanlar ya da olmayanlar.
Sadece kader mi
Bi kaç sorumsuz pislik mi?
Gayretsizlikleri doğaları gereği mi?
Umutsuzluk mu dertleri?
Üzülüyorum baktıkça.
Acaba acele bi iş günü sabahımı
Beni korkutan lastiğinde
Yoksa sevdiğini kaybetmenin korkusu mu?
Koymaya çalıştım kendimi onun yerine
Katlanmazdım zaten kendime.
Keşke 43 yerine 37 olsaydı da
Daha az derdi yumoş kokan teni...
not:Çorapları eşlerken,gerçekten çoraplara yazılmış bir şiirdir.
Friday, December 14, 2007
Sıpeyşıl Tenkz Tu
- Mr. Emir orkestır membırs
- Fırat-Selen kapıl
- Merve&Ilgın for deyır hospitaliti
- May yunivörsiti firends
- Dayrektır Berkay end his friend
- Tütay Özo Göksel
- Bahar Sun&Ece Clever&Yasin&Egecan&Meliss&Özge
- Ol Boun members
- .................................................
Friday, December 7, 2007
apple on a tree
şimdi size çok severek izlediğim ve blogumda yayınladıgım ilk videoyu sunuyorum.
bu video yu
istanbul animasyon festivalinde izledim ve cok begendim çok eglenceli harika bir fikir sarkının sozleride çok eğlenceli
bu yontemle bir klib cekilsin cok sevdim ve hattaa
baska seyler de cekilsin reklam lar falan
* emir bey dinletisine gittim bogazicine endustri muhendisleri toplantısına kokteyl ortamına
bu endüstri muhendislerinin nasıl bir topluluk oldugunu hiçbir zaman anlayamayacagım.
* anima adlı grubun hastasıyım yanlız hem kendime kızdım hem onlara kendime kızdım cunku albumlerini almayıp ikincisi cıkınca alırım diye dusunuodum onlara kızdım cunku dağılmışlar galiba ( ikinci albümü de alamaya ca gız) ancak galiba bir yerde calıyolarmış gidip izleyecem en kısa zamanda cok seviyorum ne de olsa. birazcık da pazarlama hatası oldu bence hiç joker adlı şarkyla çıkmayacaklardı album içinde de çok farklı kalan bu sarkı dan sonra alalım album dediğim de bir çok insan dan o şarkıyı seviyorsan diğerlerinin on alakası yok lafları duyuncaa yoksa tek şarkılık bir album mu dedim akabinden el kadar bir kız ve de yagmurla gelen ki en sevdiğim şarkı dinledikten sonra yok yok bunlar kötü olamaz deyip arkadaşıma indirttim( ben indirmedim ) ve sonsuz defa dinledim bütünn sarkılar cok cok guzel harike zaten o ses de harika keşke dagılmasalardı.
* yeni bir blog acabilirim fakat gizli bir karakterle fakat uzerinde cok calışmam gerekir istediğim gibi bişi olması içn oysa ben ugrasmak istemiyoum.
* ömer çiçek kadar narin, bir gün kadar kısa
* bir de video daki cukulata renkli şarkıcnın tipi çok salak deil mi :)
Tuesday, November 27, 2007
Canım Ağabeyciğiim


Cumartesi Melis'le konuşurken bi kez daha anladım ki abimin çok emeği var üstümde.Bunu bi kaç haftadır daha ayrıntılı düşünmeye başladım.Roni'nin ananesi
Bak bak bak bak güzel bir gün ölmek için.
Tuesday, November 20, 2007
HAŞMETBAAP

Youre headed for disastercos you never read the signs
Too much love will kill you
Wednesday, November 14, 2007
Monday, November 12, 2007
EZDİ BENİ BU HAVALAR

pazar sabahı zor bir sabahtı ,

pazar sabahı nedense acaip bir enerjiyle uyandık dedik ki cihangir kahve de kahvaltı yapalım
savoy pastenesinden bir sürü harika gıda aldık ucuz da değil hani ama değer
harika bir kahvaltı yaptık musalla taşının dibinde en super tezattır hayatta
her canlı ölümü tadacaktır kadar
harikadır
cihangir kahvesi .
8 kişi ancak havanın o kadar yıpratıcı olacagını dusunmemiştik

resimlerde insanların ne kadar yamuldugunu görebilirsiniz ürkün gerçeklerden ve kötülüklerin annesine çok da yakınlaşmayın böyle olmak istemesseniz
ilk resim baa ve tabii ki eldiveni
ikinci resim roni emer e parmak kıtırtısı nasıl yapılır onu gösteriyor.
üçüncü resim ise pek yeni çiftimiz fırfırselsel
photoshopu sevdirme derneği tarihin derinliklerinden sunar : filter liquify
Sunday, November 11, 2007
Wednesday, November 7, 2007
Biz seni sevinmek için sevmedik ki!
Monday, November 5, 2007
BEN GELDİM

.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
pek istikrarsız oldu emerteytey.Emirbeyin baş köşesinde duran linkim emirin karizmasını bozuyodu.Güncellenmeyen bir blog olarak
os-konuştuk ya bakalım gelcek HERALDE
bin bir dertle uçağın kalkma saatinde hala kuyruktaydık.
ben-biz napalım
türk tanıdığımıza fikir danışayım dedim aradım
bu arada telefon kartları hızla bitiyo.biz de yenisi alıyoruz.
ben-fırk
Dedik ki.güzel kardeşim sen bizi metro istasyonuna kadar bırakıver parası neyse verelim.
g.tüm pişti çok fena.
dayıyı dürterek uyandırdık olayı yatıştırdık.
Sunday, October 14, 2007
uyarı

ben emerteytey-emirbey emir efendi der.
fijibaha abim,bana bu camiada emer der.
çok yoğun bir yaz geçirdim.çok çalıştım.tırnağımı kesmeye vaktim olmadı
yaz boyu hiç bir blogu okumadım abimin devam ettirdiği emerteytey dahil.
kendi bloguma 1 kere bile yazı yazamadım.kendimi kış sezonuna sakladım.
Fijibaha ile ortak yürüttüğümüz blogumuza bu sezon açılışını kendi adıma yaptığımı söylemek isterdim amma diyemiyorum.çünkü yazın çok çalışmamın sebebi olan Rusya seyahatim yarın başlayıp 29 ekime kadar sürecek.bu süre zarfında da blogumda boy gosteremeyeceğim.
haberiniz olsun.bişey isteyen varsa söylesin oralardan.
Monday, October 1, 2007
Thursday, September 27, 2007
Tuesday, September 25, 2007
Friday, September 21, 2007
NOKIA oy SUPER ver SOUND aferim 07

Thursday, September 20, 2007
EY DÜL DÜL

EYLÜL SEVERİM SEVMEYENİ SEVMESEM Mİ YA DA EYLÜL Ü SEVMESEM Mİ
blog küre denilen bu koca dünya eylul ün gelmesiyle heyecanlı günler geçirmeye başladı.
öncelikle yaz aylarında azalan blog postlarında eylülün gelmesiyle bir artış oldu. ve de hemen hemen her blog da eylül le ilgili bir yazı olması da çok ilgincime gitti. özellikle bayan bulogır arkadaşlar eylül geldi hoş geldi naraları atmalarıyla beni şaşırttılar herkesin eylülü bu kadar sevdiğini bilmezdim. ancak şuda bir gerçek eylül bende de heyecan uyandırır sevinir miyim bilmiyorum ama değişiklikler oluyor.
insanların çılgınca karşılamaları sevinmeleri üzerine biraz düşündüm. bu eylül ne menem bir şey diye. eylül insanlara tatil bittiğini simgeler sonuçta hepimiz okula gittik ve okul ne zaman açıldı eylül de havaların basıcı sıcaklığından kurtulmayı simgeliyor ve aslında 25 yasına kadar nerdeyse sene kavramı okul sezonuyla aynı oldugu için de sene başı demek eylul ve hatta ekin zamanı olması da kültürel olarak beynimize işlemesine neden oluyor.
bana da hep şöyle elmiştir insanların yaratıcı gücünün çok arttığı na inanırım. bunu da şuna bağlıyorum yaz bitiyor tatil bitiyor hatta kimine gore sene bitiyor ve de bu da bir gün hayatın bitecegini simgelerken , kimine gore yeni bir yıl ve de beynin çalışması için tekrar sıcaklıkların düşmesiyle beraber insanların yaratıcı gücü artar ve hadi harekete geçelim derler. bu yüzden de herkes kendini bazıları dunyayı değiştirmek için bişiler yapmış. ancak aynı zamanda pis bir elektriği vardır insana gaz veren yapacaklarının sonuçlarını belki düşündükleri ama önemli olanın yapacakları şey olduğu günler başlar onun için . dünyanın gidişatını genelde kötü yönde değiştiren olaylar eylüle dek gelir.
eylülün başlamasıyla girer alman lar polonyaya 1939 da efendim bizim 12 eylul ümüz var gaza gelip yaparız nolcak deyip darbe yapanlar, 11 eylül var ki saten o da çarparız nolcak çok yaratıcı işte yaratıcı bir ay, hemen unutulu ama rusya da ki beslan dı galiba cocukları rehin alıp salak salak okula mayın baglayanlar vardı, neyse garip bu eylül anlayacagınız hava da gaz var hemde içimizdeki ni kusma gazı galiba belki bu da hep okulların eylul de açılmasındandır cogu ulkede eylulde acılıyor okullar.
ha bende severim eylülü bana da hep yeni başlangıç mış gibi gelir çalışan bir beynim olduğunu hatırlarım , ama cok sevinerek karşılamam u arada etkinlikler de tekrar başlar.
ve de cok sevdiğim 2 kişi 11 eylul de dogdu 1 kişi ki kendisi emer olur 22 eylul de dogmuştur. eylul de dogan da coktur turkiyede
neyse ama siz siz olun kış çocugu yapın
bir de insanın adı eylül oldu mu o insanla samimi olamam ben cok yapmacık bir insanmış gibi gelir bana
o zaman bende klişeler le bitiriyorum
Ey lüle lüle saçlı kız
Yaz bitti artık trençkot alacam ben
Leyleklerde gitti saten abooooooo
Üzülüyorum camdan bakınca yağmur yağarken
Lahana çorbası içip içip zayıflıyorum
Monday, September 17, 2007
etme bulma dünyası


Wednesday, September 12, 2007
BEN DE ERKEĞİM


Tuesday, September 11, 2007
ROCK N COKE 2007
bu benim 3. senem rock n coke ta ve bence daha da giderim
öncelikle ilk defa bu sene kendimi yaşlanmış hissettim
aslında içeride zaman zaman yaş ortalaması yükselse de kamp alanında kalanlar olarak pek de yüksek değildi
günübirlik gelenler veya kombineye arabayla gelenler daha coktu benim yaş grubumda ama çadır da kalmak da ayrı bir zevk haliyle
neyse genel olarak bu sene bir kere daha boştu satılan bilet olarak daha az satıldığı söylentisi zaten vardı ama gittik gördük gerçekten öyleymiş
bu yüzden midir başka bir nedenden midir bilmem organizatör firma veya coca cola pek üstüne düşmemiş özenilmemiş gibi bir havası vardı ortamın. bir kere hersene olan yemek içme standı kadar bile stand yoktu ya da orta alan da eskiden daha fazla aktivite alanı oluyordu. ayrıca kızdığım başka bir hususda 3 yıldır tıpa tıp aynı sahneyi ve ses sistemini kuruyorlarki 2005 de ses sistemi en iyiydi.2 senedir 2005 dekinden daha kotüydü.
burn sahnesinde mesela hala aynı ekranlar aynı ses sistemi kullanılıyor. bu tip teknolojilerin ne kadar hızlı geliştiğini herkes biliyor benim takıldıgım nokta özellikle görsel çünkü hala türkiyede ki organizasyonlar içinde en iyi ses sistemi kurulan yer ora. ama görsel olarak hep aynı.
bir de yağmur yağacağı kesinleşt, artık her senenin yağmadığında ne kadar ekstrem sıcak oldugu gözlemlendi. hala 3 yıl önceki kadar tente kuruluyor çok çok yetersiz.
bu giydirdiğim kısmı ancak iyi yanlarıda çok fazla bir kere çok rahat bir ortam sonra bu sene iyice temizdi. içkilerin pahalı satılmasından mıdır bilmiyorum o kadar kişinin oldugu bir yer için mesela az kavga çıktı. guvenlik iyi organizasyon olarak iyice öğrenilmiş ve sistem çalışıyor. onun için eğer ki bu sene baştan savma gibi bir durum varsa çok yazık ederler artık marka olmuş hakkaten eğlenme garantili bir festival.

tabii ki geçen sene muse ve placebo dan dolayı kalabalık çoktu. hoş muse placebo bu senede gelseydi en az geçen seneki kadar dolardı. ancak ben franz ferdinandı ve chris cornell i zaten cok seviyorum, smashing pumpkins i biliyorum, badly drawn boy a hastayım şeklinde gittim ki
aslı ve özlem tekin hariç türklerde harika idi, within temptation u da daha gtik metal sanırken evanescence nin hollandalısı oldugunu gorduk cok enerjiklerdi.
grupları tek tek yazacagım. ancak üst paragraf da müzik olarak da doydugumuzu belirtmek istiyorum.
genel olarak ben her sene yagmur yagarken soylensemde bitip de sehre dondugumde seneye (sevdiğim birileri gelirse) bir daha gideceğim diyorum bunu dedirtenbiliyorsa o festival iyidir. biz bu sene akrep varmış yapamadık ama seneye yaparız işallah.ben zaten ne zaman rakın koka gitsem işte dinlemem sunları bunları diye liste yaparım ama meraktan hep dinlerim.
opel corsa standında da taklacı patenli guvercinler vardı onları ısledik superdi. japon kız arkadasım play station 3 standında her oyunda beni emeri ve cagri yi yenerek kendi atalarına yakışır bir insan oldugunu gosterdi.
ilk gun program dahilinde
Aslı:hiç islemedik sagdaki soldaki standlara baktık burnsahnesinde takıldık
Gripin: uzaktan baktık gene cogunlukla burn sajhnesinin oaralardakistandlarda filandık
Badly drawn boy: izledik çok severim keretayı saten ancak yeni album çıkarmış dogal olarak onun turnesinde imiş ve yeni album sarkılarını soyledi fakat sevdiğimiz ozellikle beklediğimiz 4 şarkının 3 unu çaldı. emir bey in incelemesi gerekn bir kişi oldugunu dusunuyorum 1 gitarla neler yapılabilir gibilerinden
çok çok yanlış giyinmişti. hep bere giyiyor ya orada da oyleydi ve pişti buyuk ihtimalle
With in temptation: çok enerjik bir hava yakaladılar bizde sevverek dinledik. sonra arada gidip içtik
Rashit vs Teoman: bence çok gusel di dinamik eglenceli bir konserdi rasiht butun sarkıları da biliniomuş biliomuşum dedim, ilk defa rashit tip olarak da duzgundu mızıka falan atraksiyonları iyiydi. seyirciye gelin sahneye demeleri siz gelemeyosanız biz gelelim demeleri,sonra birde festivalin en değişik olayı olan
K. isko yu çıkartmalrı onun da bence çok başarılı bir şekilde şiir okuması oldu sonra siktirip gidiyorum deyip gitmemesi de komik oldu şarkı soyledi
Chriss Cornell: benim için head liner olan ve aslında o gun son çıkıp sabahkadar sahneden inmese sabaha kadar izleyeceğim kişi, keşke oyle olsaydı, harika idi tek kelime ile ö

Smashing pumpkins: şimdi meşhur oldukları zamanlardan nerdeyse on yıl sonar burada olmalarının de verdiği etkiyle çok da ilgi olduğunu duşunmediğim, bu ilgisizliği birde bilinn sarkılarından sadec 4 unu calarak ve seyirciyle irtibat kurmayarak daha da arttırdılar bence gene de kotu değildi adam lar kendi tarzları(şimdiye gore démodé kalıyor) içinde çaldılar ve en azından bildiklerimden 4 tanne de şarkı çaldılar
2… GUN
110 : japonumla askerdeyken birbirimize 110 dan osledim seni gonderirdik. Askerden sonar da ilk izlediğim konser de odtu de onların konseri idi. Starsailordan once izlemiştik birde bunlarla tanışma toplantısı g,ibi bir şeye ailevi sebeplerden gitmem gerekmişti ilgiyle izledik bence başarılı olmanın sınırında bıçaguın uzerinde yuruyorlar
Özledim seni bence o sözlerle cok uyumlu ve başarılı bir şarkı
Hayko Cepkin: geçen senede rakın kok sahnesinde olmasına ragmen dinlemeyip kıymetini bu gecen sure zarfında anlayıp hasta olup çok sevip izlemeye gittik seviyorum diye hala tipini sevmek zorunde değilim evet adam qusimodo yapabilecek bişi yok. Çok komik biro lay da uzun zamandır hazırlandıgı sahne şovuyla karşımıza çıktı ama hazırladığı tek şey yırtık dondan çıkmak oldu hemde pijamayla
Performansına diyecek hiçbir şey yok hem bogurup hem de berrak sesini iyi kullandı insanları çoşturdu. Ama sonunda iyilik buyuo yok iyilik akzanacak falan dedi anlamadık. Emer aynen yazıyorum: “yaşasın kötülük demesini beklerdim” dedi yarıldım ben
Bedük: öbür tarafdaydı çok başarılı idi insanları eglendirdi dans ettirdi camurakuay çaldı aferrim dedim
Özlem tekin: çok garantili bir firkin içine etti sesi gusel ve de demişki cellolarla viyolinlerle cıkayım demiş tamam çıkta ne gerek vardı ritm gitara seside ayarlayamayınca gayet camur bir ses geldi hiç gerek yokmuş gitara
Avid: islemedim ancak hakkatan pop addicted rock music ki bence uzaktan gayet iyi geliodu bir ara indirip dinleyecem
Pentagram: ben sıçsalar başarılı bulurum ki gene harika bir performansdı herkes çostu zıplattı hoplattı kısa kaldı sahnede birde artık otomatiğe bağlamışlar bir sene içinde iki kere izledim tıpatıp aynı idi para kazanmak için çalıolar ha bu demek deilki kotu ama benim gibi nezaman calsalar denk gelsem dinlerim diyen seyirciyi uzuyor haberleri ola ama dediğim gib gene de super
Manic street preachers: sevmediğim bir grup olarak beni kendilerinden hoşlanmama neden oldular rakın roll çaldılar bilinen sevilen butun sarkılarını caldılar aferim
Franz Ferdinand: en iyi performanslardan biriydi saten benim ve emerin sevdiği bir gruptu iki albumun en sevilen sarkılarını caldılar o sıra kimse oturmuyordu cagri desen ayakta duramıyordu.

Çok yazdım evet kusruma kalmayın
Bir daha ki sene de gidilir.
yazarken daha resimleri gormemiştim gorunce dedimki evet kesin gidilir ayrıca emerle akrep yapamadık diye cok usuluom
gunler akıp gecior harbi 3 günlük dünya
onun için gez toz eglen
afffffeeerriiim
Wednesday, August 29, 2007
SIRT ÇANTALARI
ben sırt cantalarını severim hatta onları ağır olarak taşımaktan farklı bir zevk alırım oldum olası. ilkokula giderken derlerdi ki ders programındaki derslerinizin kitaplarını getirin ben herşeyi taşırdım. bundan zevk alırdım. yıllarca da boyle oldu. ilerleyen yıllarda ancak iki omzuma birden asmadımda tek omzuma astım. neyse okurken ozellikle universiteye kadar olan kısımda tam anlamıyla hiç kullanamadım.
uniye geldigimde bolumunde etkisiyle birden fazla çanta taşımam gerekti maket mazemeleri falan herzaman cok buyukce bir sırt cantam oldu. içinde resmen hayatımı taşıdıgım, cuzdan telefon kalem t shirt sapka su elma pergel maket bucagu walkman ve evet walkmen ben okurkene mp3 player bu kadar yaygın deildi sinema bileti yarım sandaviş bir suru fiş falan filan
..........
bir de universitenin bana faydası dagcılıga baslayarak bir cantanın ne kadar işlevsel ve hayati fonksiyonlarının oldugu ve onu dogru tasımanın insanı hakkaten nasıl da yormadıgını gormemdir. sonradan dagcı cantalarına hasta oldum bence en buyugu en guseliydi başlarda sonra mantıklı yemek goturmeyi ogrenince aslında hayati seyleri tasımak için 80 lt ye deilde 60 lt ye sıgılabildigini gordum ama cocukluktan gelen agır tasıma zevki en buyuk ve en dolu her yerinden bir şeyler sarkan çantanın benim olmasnı sagladı hep. bende hep tedarikli oldum herseye aç kalmam imkansız ıslanırsam 22 yedek kıyafetimden birini secmekse zordu benim için.

vakit gecti sokaklarda gun gectikçe sırt cantası azaldı sırt cantası gittikçe spor yapan veya outdoorla ilgilenenlerin çantası oldu okula uni.yeyse insanlar yandan askılı aslında hiç mi hiç ergonomik olmayan çantalarıyla gitmeye başladılar. bense hep sırt çantalarının daha guzel oldugunu tabii ki guzellerinin dusunmeye devam ettim laptop cantalrıda yandan asılıyordu.
daha oncede soylediğim gibi lost sayesinde ve de kuresel ısınma gibi konular yuzunden dogayla içiiçeyim ben inmajının yukselmesi nedeninden bilinçli olarak yukseltilmesi nedeniyle( sonucta bu da moda) sevinerek soyluyorumki sırt cantaları geri geliuor hem de herzamankinden dah guzel ve rahat. yaşaın gelişen teknolojiler.
ve de reklamı boyle olan bir urun alınmaz mı be
ayrıca hafta sonları benim gibi çok yol yapan biri için çok kullanışlı urundur. vede tekrar tozlu raflardan dag cantalarımızı indirme vaktimiz geldi çünkü Rock ' n Coke vakti geldi.
Tuesday, August 21, 2007
lost izliyorum john locke seviyorum


Tuesday, August 7, 2007
formami geri ver lam
çok başarılı buluyorum hem fikrin sonuna kadar arkasındayım hem de inanılmaz gusel bir site yapmışlar sitenin etkileşimi çok eğlenceli çok çok takdir ettim
ama benim bu konuya bir de şöyle bir önerim var yıllar yıllardır:
tüm dünyanın turkuaz veya türk mavisi diye bir renk var bence deplasman formasının da o renkte olması lazım.
hem çok guzel ayırt edici ve akılda kalıcı bir renk
Monday, August 6, 2007
SAPTIRILMIŞ MASALLAR
PASTORİZE EŞŞEK DIŞKISI GURURLA SUNAR :
Kendilerine anlatılan masallarla yetinemeyen bazı insanlar, hikayeleri hayal gücü ve fantezi dünyasına tekrar sokup çıkartarak baştan yarattılar. Ortaya çıkan sonuçlar ise uyumadan önce dinlemek isteyeceğiniz türden sayılmaz.
Bir kitabı okuduğumuzda ya da bir filmi izlediğinizde “ben olsam bunu daha farklı yapardım” diye hepiniz düşünmüşsünüzdür. Bazı insanlar bunu düşünmekle kalmayıp hayata da geçirdiler; ilk ne zaman dinlediğinizi bile hatırlayamadığınız peri masallarını alıp, kendi yaratıcılıklarıyla süsleyerek baştan yarattılar. Bu yeniden uyarlanmış masalları farklı kılan ise hiç kimsenin mutlu sonu garanti edememesi.
(3 Boyutlu Kabuslar)
Karanlık dünyalara yolculuğu Marvel ve DC Comics’e katılmasıyla başlayan Todd McFarlane, Hulk ve bazı Batman sayılarının yanı sıra, uzun yıllar boyunca Spider-Man’in de çizimlerini yaptı. Başkalarının yarattığı karakterleri çizmekten sıkılan McFarlane, istifa ederek 1992 yılında 10 yıl önce yaratmış olduğu Spawn’ın çizgi romanını yayımlama fırsatını yakaladı. İlk sayısı 1.7 milyon satarak rekor kıran bağımsız çizgi roman Spawn’ın yakaladığı başarının ardından, televizyon ve film yapımcılarının yanı sıra, oyuncak üreticileri de Todd’un kapısını aşındırmaya başladı. Ancak her anlaşma girişimi, üretici firmaların Todd’a tasarımda istediği özgürlüğü sağlamak istememesi yüzünden hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Karakterlerinin oyuncak olarak üretilmesi fikrinden kolay kolay vazgeçemeyen Todd’un kısıtlamalara gelemeyen özgür ruhu burada da devreye girdi ve sonunda çareyi kendi oyuncak firması McFarlane Toys’u kurmakta buldu. Böylelikle hem kendisi 2. boyuttan 3. boyuta geçiş yapmış oldu, hem de hayranlarına, kendisinin de elinde tutmaktan gurur duyduğu, oldukça fazla ayrıntıyı da içeren figürler sunmaya başladı.
1994 yılında başlayarak, sporcu figürlerinin yanı sıra pek çok farklı fantastik canavar serisini üreten McFarlane, masum masal dünyasına ilk müdahalesini 2003 yılında canavarlar serisine eklediği “Twisted Land of Oz” ile yaptı. Bizim bildiğimiz şekliyle köpeği Toto’yla beraber fırtınaya kapılıp Kansas’taki evinden çok uzaklara gelen küçük Dorothy, McFarlane uyarlamasında 18 yaşında gotik bir hatun olmuş. Dorothy'nin eve dönüş yolculuğu bu sefer ne yazıkki hem eğlenerek hem öğr

McFarlane kontrolündeki masal dünyasında bir sonraki kabus 2005 yılına ait, canavarlar serisinin 4.'sü, Twisted Fairy Tales. Kötü kalpli kurda saf sorular soran Kırmızı başlıklı kız serpilmiş ve büyükannesinin intikamını almak için oldukça kararlı olarak geri dönmüş. Yere bırakılmış ekmek parçalarının ardında anlatılandan çok farklı bir şeker ev var. McFarlane'in Gretel'i ormanda kaybolsa da korkmaz gibi görünüyor. Alman prensesi, kötü cadının içine hapsettiği kafeste şişmanlamakta olan kardeşi Hansel'i kurtarmakta çok zorlanacağa benzemiyor.
McFarlane bu seride İngiliz edebiyatındaki çocuk şiirle

Alice'ten bahsetmişken, masallar içinde en çok sapkın yaratıcılığı tetikleyen de Alice Harikalar Diyarında olsa gerek. Bunun nedeninin orijinal hikayenin de zaten “domuza dönüşen bebek” gibi pek çok korkunç ifade içermesi mi olduğunu yoksa yazar Lewis Caroll'un sapık olduğu yönündeki iddialarla mı ilgisi vardır bilinmez.
Masallar ne kadar çarpıtılsa da değişmeyen tek şey, bazı şanssız karakterlerin hep acı çekmesi olabilir. Bu yeniden uyarlanmış masal dünyalarını çekici kılan belki de yıllarca haksızlıklara uğramış karakterlerine sonunda birilerinin çıkıp intikam alma fırsatını tanımış olmasıdır. Ancak, zaten haksızlığa uğrayanların mutlaka mutlu sona ulaştığı peri masallarında karakterlerin neden hala intikam alma ihtiyacı duyduğu düşündürücü değil midir? Bu uyarlamaların acımasız olduğunu düşünenlere de yıllarca gökyüzünde yaşayan bir "Ay Dede"nin olduğu palavraları yutturulan çocukları hatırlatmak isterim.
Friday, July 27, 2007
karartma geceleri

tv yi stand by a değil gercek kapatmayı tercih edin, ürünleri fişden çek,in gibi. hep derdim ki ne kadar enerjii harcıyorki altı üstü led çok az enerji harcıyor. ama harcıyor işte. artık saçma gelmiyor çünkü artık bu tip önlemleri tek başıma yapıyormuşum gibi değilde milyonlarca insanla beraber yapıyormuşum gibi geliyor. öyle olunca da cok mantıklı olyuor.
şimdi size bu mantıkla yapılmış bir arama motoru blackle . milyonlarca insan dünyanın heryerinde internete girdiği zaman başlangıç sayfası olarak google ı açmakta. ve de google normalde bembayaz yani bir ekranın en çok enerji harcaması gereken renkte oysaki siyah olsa çok daha az enerji harcayacak. bu mantıkla yola cıkarak herkesin sayfası olarak arama motoru olarak google ı kullanan blackle ı başlangıç sayfası yapması sayesinde ciddi anlamda çok elektrik tasarrufu elde edilmiş olur. tabii su an image search filan yok ama hemen yaparlar bence
bu fikir bir blog da yayınlandıktan sonra cok tutmuş ve birileri balckle yayına sokmuş. google 'ında var bir tane siyah backgroundlı sitesi fakat onda arama sonucları yine klasik google ekranında cıkıyor oysa blackle siyah ustune gri çıkarak göze de dinlemesi için fırsat tanınmış oluyor . altta da ne kadar enerji tasarruf edildiği yazıyor.
http://www.blackle.com/
Thursday, July 26, 2007
LOST 'UMU YEDİM BEKLİYORUM

evet yıllarca millet aa sen izlemiyormusun dedi bende hep yooo dedim
aslında cok mantıklı bir nedenim vardı bu lost'u digiturk deki kanal ilk vermye başladığı zaman
biraz bakıp tiksinmiştim çünkü görüntü kalitesi berbattı ( handy cam le çekilmiş tadı bu da survivor hissi veriyordu )
hoş arkadaşalrımla bunu konuştuğumda bilerek yapıldığını söylemişlerdi.
neyse üstünden yıllar geçti etrafımda herkes izledi izlendikçe ve bu kadar begenilince üzerimdeki toplum baskısı da arttı.
neyse bu hafta sonunda başladım . beğendim ama şimdilik ölmüyorum merakımdan görecez.
zaten ruh olarak hep robinson crusoe'luk vardır bende ben olsam soyle balık tutarım suyu boyle bulurum gibilerinden o tip muhabbetler salak salak kasılmalarından daha cok hoşuma gidiyor.
neyse daha başımdayım ilerledikçe aklıma gelen yerleri yazarım fakat ricam ben buradan bir şey sorarsam veya yorum yaparsam bana spoiler yapmayın lutfen
6 bolum izledim en cok şişkodan kıllanıom bole ara ara cok kilit soruları saf ayagıyla soruyo cakal seni
anlayacas bakalım
sawyer a da butun erkeklerin neden kıl kaptıgını anladım da kızların neden begendigini anlamadım neyse heralde o da ilerde ortaya cıkıcak
üstteki adayı bilenlere odul verecem ben bizzat kendim o adada bir kere lost olduydum
Wednesday, July 18, 2007
KİNİME KABIZ OLDUM

Ekonomi duzeledi bunlara vereyim.
O güzel laf sokuyor onlara vereyim.
İp attı meydanda ona vereyim
Motorolayı bile dolandırdı ona vereyim
Eski emniyetci ona vereyim
Hiçbirini sevmedim bağımsıza vereyim.
Çocugu uyandırdı suna vermeyim
Ekonomi yerelerde sürünüyor onlara vermeyeyim
Ancak laf anlatıyor kendi ne yapcak solemiyor vermeyim
Kendi sanki başta deilmiydi vermeyim
Motorolayı dolandıran halkın bir kalan dou vardı onu da alır ona da vermeyim
Susurluk a karıstı ona da vermeyim
Bağımsızda bağımsız deil ona da vermeyim.
Belki de benim hayatıma rast gelen en önemli seçim olacak. Ama ne yazık ki insanların çoğunluğunun konu hakkındaki görüşleri yukardaki gibi.
Ki moralimi asıl bozan şeylerin başında etrafımdaki insanların sosyoekonomik seviyesinin yüksek olmasına rağmen yukardaki noktalardan yola çıkarak tartışıyorlar, fikirlerini ortaya koyuyorlar. Hemde ülkeleri hakkında çok ama çok önemli bir karar verecekleri bir halde.
Neyse gene çok çok uzun yazarım diye düşünerek başlamıştım ama sıkıldım bunaldım daraldım. Nispeten ekonomiden siyasetten anlaması gereken bir takım üniversite mezunu insanlarla bir arada bulundum ve durumun vahimliğini daha iyi anladım. Neler varmış meğersem. Sokaktaki arabaların güzelleştiğini öne sürerek ekonominin iyiye gittiğini özelliştirmenin de devlet zarar ediyordu en azından vergi alırız diye savunan insanlarla karşılaştım ve sanmayınki azlar. Şimdi şunu düşün senin ülkenin yönetimine karar verecek insanların kaçı sadece eğitilmiş, eğitilmişlerin içindeyse kaçı bu konuları düşünmeye kendine zul görmüyor, kaçı donanımlı, kaçı "hiç cool değil" diyor.
Durum o kadar vahim işte.
Kısa kesecem ve başka bir şey moralimi bozan seçime girenler arasında hah! ya işte adamlar bunlar diyebileceğim kimse de yok hani barajı geçemeyecek de olsalar hah! adamlar bunlar diyebileceğim hiç ama hiç kimse yok bu da ne demek, olmayan demokrasimizde hiç umut ışığı yok. Demek ki zaten adam da çıkmıyor. Yıllarca kendini kandırıp demokrası var burada diye aşağı gördüklerini engeellemek için eğitimsizliğe sistem bozukluğuna göz yumanlar şimdi kendi yarattıkları sistem yuzunden kontrolu kaybettiler hem de tamamen eğitimsiz her yöne empoze edilebilecek buyuk coğunluğa. Hemde ilerici düşünenler şimdi memleketlerinde gerici olanları engellemek için demokrasinin önüne her türlü engeli koymaya razılar. Gericilerde iktidara gelip rahat edebilmek için yıllarca tenkit ettikleri batı ya yaltaklanmakta ve vatanı satmaktadırlar. İkilem içinde ikilem.
Bambaşka bir sinirimi bozan şeyde bütün muhalefet partileri biz özelleştirmeye karşıyız diyor lan gerizekalı kalmadı ki satacak bir şey deki bana özelleşt,rmeye o kadar karşıyım ki tayyipin sattığı( peşkeş) herşşeyi geri alacağım. Saçma faşistce kanunsuz ama ben basa gecersem herseyi geri alırım silah zoruyla olsa bile.
Neyse bu kadar yazdıktan sonra fikrimi de ifşa edeyim evet seçim var herkes gidip oy versin ki sonradan ben begenmiom demeye yüzümüz olsun. Bundan sonrası daha kısa gidin oy verin ama AKP’ye vermeyin Genç Partiye vermeyin. İdeolojik olarak kimse ye karşı değilim vatanı satanlar ve satma ihtimali olanlar hariç. Ha bunlar dışındakiler iyi mi hayır bok gibi ama daha yavaş satarlar diye umuyorum.
Bir de ne yazıkki seçim sistemimiz demokratik olmadığı için oyunuzun dolaylı yoldan Akp ye yaramasını da sağlamamak lazım.
Efendim gerçek sömürgeciliği görmüş insanlarla hiç konuştunuz mu.
Onlar türkiye hakkında şunu derler kendinizi almanyayla amerikayla kıyaslamayın.
Somali kongo kazakistan ve de ırak la kıyaslayın herhangi bir 5 yıl içinde o hale gelebilirsiniz bu ekonomik somurge halinizle.
Türk telekom özelleştirmese: 6 milyar dolara satıldı ( ondan yıllar önce 30 milyar doplar ucuz bulunmuştu satılmamıştı ) yıllık cirosu 1,5 milyar dolar.
Tekel : Depolarındaki içkinin satış fiyatının toplamına satıldı.
Petrol Ofisi:hatırlamıom kaça satıldı ama taksitle satıldı kazandığıyla ödenebilecek şekilde.
Petkim: Yeni satıldı yıllardır bilinçli olarak zarar ettiğini gösteren.
Yeter bu kadar örnek. Dünya üzerinde bir savaş var bu ekonomik bir savaş ve nerde yaşarsak yaşayalım Kİ aksi gibi türkiyedeyiz bu savaşa kayıtsız kalamayız.
Sunday, July 15, 2007
FELEYZOFFA
Tuesday, July 10, 2007
Tulumbaci Çiroz Ali

yangınla mücadele 4 aşamadır
şekil 1: yangın çıktı ise yangına doğru koşarken mutlaka uyarı levhalarındaki koşu şeklinde koşmalıyız.
şekil 2: köşeyi hızlıca dönerek ateşe rüzgarın estiği tarafından yaklaşıcaz
şekil 3: Pimi çekeces ve Pıskırtma metoduyla ateşi söndürücez
şekil 4: en önemli aşama olan sevinme aşamasında halka kendilerinin güvende olduğu izlenimini veren charlie chaplin bakışı ile havaya 3 el ateş edecez. en zor aşamadır.
yangın a müdahale için mutlaka kırmızı giyinmek gerekir
tulumbacılık en eski yangınla mücadele yöntemlerinden biridir, ve delikanlıların külhanbeylerin yaptığı bir iştir. bazen yağmada yapsalar can kurtarırlardı.
“Yaman gelir, yaman gideriz, Fethiyeli aslan tulumbacılarız”
“Karada aslan, denizde kaplan, var mı bize yan bakan!”
Monday, July 9, 2007
ESRARENGİZ ÜÇLÜ
