Wednesday, August 29, 2007

SIRT ÇANTALARI

bakır çağında insan kendi ihtiyacı olan şeyleri yanında taşımaya başladı. artık avcılık için daha fazla yuruyor arada begendigi ve topladıgı seyleri ve avladıgı seyleri geri götürmek için onları yanında taşımalıydı. insan vucudunun aslında en zayıf yerlerinden biri olan bel her agırlık taşıma da zorlanıyordu. pek de aptal olmayan atalarımız agırlıgı bele dik bir yerde ve kalca uzerinde tasımanın akıllıca oldugunu biliyorlardı ve sırt cantasını icat ettiler.omuzlarına asılı agırlık onları diger taşıma pozisyonlarından daha az rahatsız ediyordu. alplerde bulunan donmuş atamızın bile sırt cantası vardı.

ben sırt cantalarını severim hatta onları ağır olarak taşımaktan farklı bir zevk alırım oldum olası. ilkokula giderken derlerdi ki ders programındaki derslerinizin kitaplarını getirin ben herşeyi taşırdım. bundan zevk alırdım. yıllarca da boyle oldu. ilerleyen yıllarda ancak iki omzuma birden asmadımda tek omzuma astım. neyse okurken ozellikle universiteye kadar olan kısımda tam anlamıyla hiç kullanamadım.

uniye geldigimde bolumunde etkisiyle birden fazla çanta taşımam gerekti maket mazemeleri falan herzaman cok buyukce bir sırt cantam oldu. içinde resmen hayatımı taşıdıgım, cuzdan telefon kalem t shirt sapka su elma pergel maket bucagu walkman ve evet walkmen ben okurkene mp3 player bu kadar yaygın deildi sinema bileti yarım sandaviş bir suru fiş falan filan

..........

bir de universitenin bana faydası dagcılıga baslayarak bir cantanın ne kadar işlevsel ve hayati fonksiyonlarının oldugu ve onu dogru tasımanın insanı hakkaten nasıl da yormadıgını gormemdir. sonradan dagcı cantalarına hasta oldum bence en buyugu en guseliydi başlarda sonra mantıklı yemek goturmeyi ogrenince aslında hayati seyleri tasımak için 80 lt ye deilde 60 lt ye sıgılabildigini gordum ama cocukluktan gelen agır tasıma zevki en buyuk ve en dolu her yerinden bir şeyler sarkan çantanın benim olmasnı sagladı hep. bende hep tedarikli oldum herseye aç kalmam imkansız ıslanırsam 22 yedek kıyafetimden birini secmekse zordu benim için.



vakit gecti sokaklarda gun gectikçe sırt cantası azaldı sırt cantası gittikçe spor yapan veya outdoorla ilgilenenlerin çantası oldu okula uni.yeyse insanlar yandan askılı aslında hiç mi hiç ergonomik olmayan çantalarıyla gitmeye başladılar. bense hep sırt çantalarının daha guzel oldugunu tabii ki guzellerinin dusunmeye devam ettim laptop cantalrıda yandan asılıyordu.

daha oncede soylediğim gibi lost sayesinde ve de kuresel ısınma gibi konular yuzunden dogayla içiiçeyim ben inmajının yukselmesi nedeninden bilinçli olarak yukseltilmesi nedeniyle( sonucta bu da moda) sevinerek soyluyorumki sırt cantaları geri geliuor hem de herzamankinden dah guzel ve rahat. yaşaın gelişen teknolojiler.

ve de reklamı boyle olan bir urun alınmaz mı be

ayrıca hafta sonları benim gibi çok yol yapan biri için çok kullanışlı urundur. vede tekrar tozlu raflardan dag cantalarımızı indirme vaktimiz geldi çünkü Rock ' n Coke vakti geldi.

Tuesday, August 21, 2007

lost izliyorum john locke seviyorum



arkadaşlar bana locke'un kötü olacagını puşt olacagını soyleyerek spoiler yaptılar bense damağımda tadı kala kala izliyorum ve daha ancak 2. sezonun 8. bolumune geldim.
ve hala locke diyorum başka da birşey demiyorum. seviyorum ne yapayım

bence lost dizisine genel olarak sırt cantası firmaları sponsor olmuş

arkadaş diziyi izlerken hep sırt çantası alasım boy boy çeşit sırt çantası renk renk model model sırt çantası alsım geliyor.
çıkarıyorlar içinden suyu meyveyi iştahla içiyorlar kafayı yiyorum bende sırt çantası istiyorum ne zaman elimi atsam oceaqniz pt şişesinde su sarı kırmızı tropik meyveler çıksın ustume doke saça yimek istiyorum.

ben de oldum olası sırt çantası fetişi vardır zaten çok severim sırt çantasını bukonuda başlı başına ve de hemen yarın bir yazı yazacam

tekrar testimiz başlıyor ustteki adayı bilene ustunde bir suru sarkı ismi olan sticker verecem.

bonus soruda resim de bayaaa ipucu verdiğim yandaki tepelikler.

iyi sınavlar


Tuesday, August 7, 2007

formami geri ver lam

http://www.formamigeriver.com/tr/

çok başarılı buluyorum hem fikrin sonuna kadar arkasındayım hem de inanılmaz gusel bir site yapmışlar sitenin etkileşimi çok eğlenceli çok çok takdir ettim

ama benim bu konuya bir de şöyle bir önerim var yıllar yıllardır:
tüm dünyanın turkuaz veya türk mavisi diye bir renk var bence deplasman formasının da o renkte olması lazım.
hem çok guzel ayırt edici ve akılda kalıcı bir renk

Monday, August 6, 2007

SAPTIRILMIŞ MASALLAR

ÜNLÜ YAZAR SÜPER SELEN HANFENDİ'den PARA VEREREK ALDIĞIM MAKALESİ
PASTORİZE EŞŞEK DIŞKISI GURURLA SUNAR :

saptırılmış masallar

Kendilerine anlatılan masallarla yetinemeyen bazı insanlar, hikayeleri hayal gücü ve fantezi dünyasına tekrar sokup çıkartarak baştan yarattılar. Ortaya çıkan sonuçlar ise uyumadan önce dinlemek isteyeceğiniz türden sayılmaz.
Bir kitabı okuduğumuzda ya da bir filmi izlediğinizde “ben olsam bunu daha farklı yapardım” diye hepiniz düşünmüşsünüzdür. Bazı insanlar bunu düşünmekle kalmayıp hayata da geçirdiler; ilk ne zaman dinlediğinizi bile hatırlayamadığınız peri masallarını alıp, kendi yaratıcılıklarıyla süsleyerek baştan yarattılar. Bu yeniden uyarlanmış masalları farklı kılan ise hiç kimsenin mutlu sonu garanti edememesi.

(3 Boyutlu Kabuslar)
Karanlık dünyalara yolculuğu Marvel ve DC Comics’e katılmasıyla başlayan Todd McFarlane, Hulk ve bazı Batman sayılarının yanı sıra, uzun yıllar boyunca Spider-Man’in de çizimlerini yaptı. Başkalarının yarattığı karakterleri çizmekten sıkılan McFarlane, istifa ederek 1992 yılında 10 yıl önce yaratmış olduğu Spawn’ın çizgi romanını yayımlama fırsatını yakaladı. İlk sayısı 1.7 milyon satarak rekor kıran bağımsız çizgi roman Spawn’ın yakaladığı başarının ardından, televizyon ve film yapımcılarının yanı sıra, oyuncak üreticileri de Todd’un kapısını aşındırmaya başladı. Ancak her anlaşma girişimi, üretici firmaların Todd’a tasarımda istediği özgürlüğü sağlamak istememesi yüzünden hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Karakterlerinin oyuncak olarak üretilmesi fikrinden kolay kolay vazgeçemeyen Todd’un kısıtlamalara gelemeyen özgür ruhu burada da devreye girdi ve sonunda çareyi kendi oyuncak firması McFarlane Toys’u kurmakta buldu. Böylelikle hem kendisi 2. boyuttan 3. boyuta geçiş yapmış oldu, hem de hayranlarına, kendisinin de elinde tutmaktan gurur duyduğu, oldukça fazla ayrıntıyı da içeren figürler sunmaya başladı.

1994 yılında başlayarak, sporcu figürlerinin yanı sıra pek çok farklı fantastik canavar serisini üreten McFarlane, masum masal dünyasına ilk müdahalesini 2003 yılında canavarlar serisine eklediği “Twisted Land of Oz” ile yaptı. Bizim bildiğimiz şekliyle köpeği Toto’yla beraber fırtınaya kapılıp Kansas’taki evinden çok uzaklara gelen küçük Dorothy, McFarlane uyarlamasında 18 yaşında gotik bir hatun olmuş. Dorothy'nin eve dönüş yolculuğu bu sefer ne yazıkki hem eğlenerek hem öğrenerek değil, endişe ile takip edilecek türden çünkü Dorothy'nin figürü kendisini gözleri bağlanmış, munchkinlerin saldırısına uğramış olarak gösteriyor. Zavallı Dorothy bir daha asla Kansas'a dönemeyebilir. Dorothy'nin yol arkadaşlarını da ilk bakışta tanımak zor. Korkak aslan, gözü dönmüş bir canavar haline gelmiş, Oz büyücüsünden cesaret istemesine hiç gerek kalmamış. Teneke adamın da bu yeni gözünü kırpmadan öldürebilecek imajına bakılırsa Oz büyücüsünden isteyeceği ilk şey bir yürek olmayabilir. Kargaların saldırısı karşısında ayakta durmakta zorlanan korkuluk ise hala bir beyne ihtiyaç duyuyor olabilir.












McFarlane kontrolündeki masal dünyasında bir sonraki kabus 2005 yılına ait, canavarlar serisinin 4.'sü, Twisted Fairy Tales. Kötü kalpli kurda saf sorular soran Kırmızı başlıklı kız serpilmiş ve büyükannesinin intikamını almak için oldukça kararlı olarak geri dönmüş. Yere bırakılmış ekmek parçalarının ardında anlatılandan çok farklı bir şeker ev var. McFarlane'in Gretel'i ormanda kaybolsa da korkmaz gibi görünüyor. Alman prensesi, kötü cadının içine hapsettiği kafeste şişmanlamakta olan kardeşi Hansel'i kurtarmakta çok zorlanacağa benzemiyor.
McFarlane bu seride İngiliz edebiyatındaki çocuk şiirlerini süsleyen karakterlere de yer vermiş. Peter the Pumpkin Eater da bunlardan biri. Orijinal hikayede karısının kendisini aldatmasından bıkan Peter onu eve kapatır, McFarlane uyarlamasında ise Peter karısını uygun büyüklükteki parçalar halinde bir balkabağının içine yerleştirir. Little Miss Muffet da şiirde yanına oturan örümcekten korkar ancak McFarlane uyarlamasında örümcek Miss Muffet'ın yanına değil üzerine oturmuştur. Bir diğer şiire adını veren ve aynı zamanda Alice Harikalar Diyarında masalından tanıdığımız Humpty Dumpty ise McFarlane tarafından yeniden yaratılmış şekliyle Alice'le dilbilgisi kurallarını tartışmaktan çürüyen vücudunu fark edemeyecekmiş gibi duruyor.
Alice'ten bahsetmişken, masallar içinde en çok sapkın yaratıcılığı tetikleyen de Alice Harikalar Diyarında olsa gerek. Bunun nedeninin orijinal hikayenin de zaten “domuza dönüşen bebek” gibi pek çok korkunç ifade içermesi mi olduğunu yoksa yazar Lewis Caroll'un sapık olduğu yönündeki iddialarla mı ilgisi vardır bilinmez.
Masallar ne kadar çarpıtılsa da değişmeyen tek şey, bazı şanssız karakterlerin hep acı çekmesi olabilir. Bu yeniden uyarlanmış masal dünyalarını çekici kılan belki de yıllarca haksızlıklara uğramış karakterlerine sonunda birilerinin çıkıp intikam alma fırsatını tanımış olmasıdır. Ancak, zaten haksızlığa uğrayanların mutlaka mutlu sona ulaştığı peri masallarında karakterlerin neden hala intikam alma ihtiyacı duyduğu düşündürücü değil midir? Bu uyarlamaların acımasız olduğunu düşünenlere de yıllarca gökyüzünde yaşayan bir "Ay Dede"nin olduğu palavraları yutturulan çocukları hatırlatmak isterim.

iettiettiett



-bir ızdırabım var çocuklar
-hadi yau nedir nedir?
-diskoda barda gezilir
-açsana biraz daha nedir nedir?
-mutlu olmadıktan sonra hemen onun adı gelir
-iettiettiett