Thursday, December 27, 2007

YALNIZ ÇORAP

şu saçma günlerimi şu saçma şiirimle pekiştirmek istedim.


Kim onlar
Onlar mı yalnızlar
Yoksa baş mı kaldıranlar.
Mutlu olanlar ya da olmayanlar.
Sadece kader mi
Bi kaç sorumsuz pislik mi?

Gayretsizlikleri doğaları gereği mi?
Umutsuzluk mu dertleri?

Üzülüyorum baktıkça.
Acaba acele bi iş günü sabahımı
Beni korkutan lastiğinde
Yoksa sevdiğini kaybetmenin korkusu mu?

Koymaya çalıştım kendimi onun yerine
Katlanmazdım zaten kendime.
Keşke 43 yerine 37 olsaydı da
Daha az derdi yumoş kokan teni...



not:Çorapları eşlerken,gerçekten çoraplara yazılmış bir şiirdir.

Friday, December 14, 2007

Sıpeyşıl Tenkz Tu


  • Mr. Emir orkestır membırs

  • Fırat-Selen kapıl

  • Merve&Ilgın for deyır hospitaliti

  • May yunivörsiti firends

  • Dayrektır Berkay end his friend

  • Tütay Özo Göksel

  • Bahar Sun&Ece Clever&Yasin&Egecan&Meliss&Özge

  • Ol Boun members

  • .................................................

sevgili okul arkadaşlarım

Friday, December 7, 2007

apple on a tree

şimdi size çok severek izlediğim ve blogumda yayınladıgım ilk videoyu sunuyorum.

bu video yu

istanbul animasyon festivalinde izledim ve cok begendim çok eglenceli harika bir fikir sarkının sozleride çok eğlenceli

bu yontemle bir klib cekilsin cok sevdim ve hattaa

baska seyler de cekilsin reklam lar falan

* emir bey dinletisine gittim bogazicine endustri muhendisleri toplantısına kokteyl ortamına

bu endüstri muhendislerinin nasıl bir topluluk oldugunu hiçbir zaman anlayamayacagım.

* anima adlı grubun hastasıyım yanlız hem kendime kızdım hem onlara kendime kızdım cunku albumlerini almayıp ikincisi cıkınca alırım diye dusunuodum onlara kızdım cunku dağılmışlar galiba ( ikinci albümü de alamaya ca gız) ancak galiba bir yerde calıyolarmış gidip izleyecem en kısa zamanda cok seviyorum ne de olsa. birazcık da pazarlama hatası oldu bence hiç joker adlı şarkyla çıkmayacaklardı album içinde de çok farklı kalan bu sarkı dan sonra alalım album dediğim de bir çok insan dan o şarkıyı seviyorsan diğerlerinin on alakası yok lafları duyuncaa yoksa tek şarkılık bir album mu dedim akabinden el kadar bir kız ve de yagmurla gelen ki en sevdiğim şarkı dinledikten sonra yok yok bunlar kötü olamaz deyip arkadaşıma indirttim( ben indirmedim ) ve sonsuz defa dinledim bütünn sarkılar cok cok guzel harike zaten o ses de harika keşke dagılmasalardı.

* yeni bir blog acabilirim fakat gizli bir karakterle fakat uzerinde cok calışmam gerekir istediğim gibi bişi olması içn oysa ben ugrasmak istemiyoum.

* ömer çiçek kadar narin, bir gün kadar kısa

* bir de video daki cukulata renkli şarkıcnın tipi çok salak deil mi :)

Tuesday, November 27, 2007

Canım Ağabeyciğiim





Benim ağabeyim Dünyanın en iyi insanlarındandır.


Cumartesi Melis'le konuşurken bi kez daha anladım ki abimin çok emeği var üstümde.Bunu bi kaç haftadır daha ayrıntılı düşünmeye başladım.Roni'nin ananesi
anaaam bu küçücüktü abisi bunu elinden tutar getirirdi diyince.Aynı lafı abimin ilkokul arkadaşları da sarf edince bi de feyzbuğk aracılığı ile kanıt sununca....
evet fotodaki herkesin 4 yaşındaki halinden daha şirin olan çocuk benim.
Feysbuk olayına da girsem mi girmesem mi bilemiyorum.Feys buk olmasa bu fotorafa ulaşamazdım.Ya da abimin ilk okul arkadaşlarıyla birkez daha tanışamazdım.

TANIŞMAYA GİDERKEN BU APARTMANI GÖREMEZDİM.



Nasıl bir tenis aşığıdır bu apartımanı yaptıran kişi.

Bir teorimiz de şu şekilde şuan örneğin polo ya da golf gerçi golf biraz daha piyasa,bu apartman yapıldığı zaman da tenis belki ne olduğu herkes tarafından bilinmeyen ve kulağa hoş gelen bi kelime olarak kullanılmış olabilir.

Tahminleri alıyım lütfen.



Amy winehouse pek başarılı bi hanım şu aralar onu dinlerken heyecenlanıyorum.

Teomana olan saygım her geçen gün artıyor.Çocukmuşuz bilememişiz değerini abi diyip bi çüklota alıp gitcem,beste hırsızlığıyla suçlanan teo'ya.



We only said good-bye

with wordsI died a hundred times
Bak bak bak bak güzel bir gün ölmek için.


yiyosa amy'e hırsız deyin de s.çsın ağzınıza.

Ben kokuyorum o bayandan.Agresif olmasa çok sevcem ama...


*amy Winehouse-back to black

*Teoman-Güzel bir gün



AYRICAhttp://likufaylar.blogspot.com/ ilerde reklamına yoğunlaşacağım yan blogum.

Tuesday, November 20, 2007

HAŞMETBAAP

ben dinlediğim müziklerde back to the basics yaptım şu aralar.

babamın etkisidir mutlaka queen bu kadar sevmem.
kendimi anlamaya başladığım dönemin başından beri arabada "queen" çalıyordu.
hemde sonsuz tekrarlarla. sonrasında da hayatımın her döneminde ailenin her arabasında mutlaka bir greatest hits albümü oldu hatta her versiyonu oldu. bunların hepside milyonlarca kere dinlendi.hatta hala var bir takım greatest hitsler.
tabii ki bir de hayran olunası bir grupta olunca milyon kere dinlediğin şey daha da kolay oluyor. bağlanmak.



sonrasında trt2 de pop saatinde de rock saatinde de illaki bir queen şarkısı olurdu klibi veya konser görüntüsü. tabii ben o zaman dan bir de kliblerine verdikleri önemi ve freddie mercury gibi olabilecek en iyi frontman'in sahnede yaptıklarını izleyip hayranlık duydum. ki yaşım ilerledikçe muzik dinleyiciliğim geliştikçe adamların ne kadar teknik ne kadar işini ciddi ye alan ve de ne kadar yetenekli olduklarını daha da iyi anlamaya başladım. ve de yeniliklerin peşinde olmalarını. freddie mercury nin sesi, gelmiş geçmiş en iyi vokallerden biri olması, ve de hem beste yapması hem söz yazması...., queen i geri kalan bütün gruplardan ayıran en büyük özelliği bence gruptaki herkes mevkilerinin en iyilerinden ve hatta diğer mevkileri de becerebilen adamlardan oluşması. gruptaki herkes şarkı yapabiliyor ki hepsinin hem çok populerleşmiş hit şarkıları hemde klasikleşmiş kaliteli şarkıları mevcut. hepsi şarkı da söyleyebiliyor. ve hatta birden fazla da enstürüman çalabiliyorlar. yıllarca hiç queen dinlemediğini söyleyen arkadaşlarımı azarlamak suretiyle zorla queen dinlettim. hoş bir dönem herkeste o siyah gretest hits albümü vardı. ama gene de arada dinlememiş olan varsa kırardım sopayı sırtında.
bizim için bütün şarkıları önemli olsada emerle, bazı şarkıları daha bir ağzımıza pelesenktir. mesela kebapçı ismi olarak falshı seçmesi alanya da bir kebapçının bazı gecelerde acıkınca oray
flash gordon şarkısını söyleye söyleye gitmemize nedendir.
flash dıshhh
ahaaaaaa
is a miracle
flash dıshhh
aaaaa
is hir kam tosevdiniverse (çok hızlı oldugu için boyle soylenir burası)
insanın her duygusuna tercüman olabilecek şarkıları olması, çoğu zaman sözlerin harika olması, ve de dediğim gibi yeteneklerini dışa vururken bazı şeyleri zorlama.
bir de tabii yine her ne kadar frontman grubu olmasa da yine dönüp dolaşıp freddie mercury ye getireceğim lafı. bir insan hintli olursa ancak bu kadar karizma olabilir ve de bir insan gay olur sa da gene bu kadar karizmatik olabilir bence. keşke ölmeseymiş yanlışlıkla canlı izleme fırsatı yakalasaydık.
keşke yazılı anlatımım iyi olsaydı da çok çok şeyler yazabilseydim bu çok sevdiğim grup hakkında
ve de su an kendi durumumla ilgili olan queen şarkısının sözleriyle bitiriyorum. hemde bu şarkı freddie şarkısı değil
Im just the pieces of the man I used to be
Too many bitter tears are raining down on me
Im far away from home
And Ive been facing this alone
For much too long
I feel like no-one ever told the truth to me
About growing up and what a struggle it would be
In my tangled state of mind
Ive been looking back to find
Where I went wrong
Too much love will kill you
If you cant make up your mind
Torn between the lover
And the love you leave behind
Youre headed for disastercos you never read the signs
Too much love will kill you
Every time
Im just the shadow of the man I used to be
And it seems like theres no way out of this for me
I used to bring you sunshine
Now all I ever do is bring you down
How would it be if you were standing in my shoes
Cant you see that its impossible to choose
No theres no making sense of it
Every way I go Im bound to loss
Too much love will kill you
Just as sure as none at all
Itll drain the power thats in you
Make you plead and scream and crawl
And the pain will make you crazy
Youre the victim of your crime
Too much love will kill you
Every time
Too much love will kill you
Itll make your life a lie
Yes, too much love will kill you
And you wont understand why
Youd give your life, youd sell your soul
But here it comes again
Too much love will kill you
In the end...In the end.

Wednesday, November 14, 2007

Monday, November 12, 2007

EZDİ BENİ BU HAVALAR


pazar sabahı zor bir sabahtı ,














pazar sabahı nedense acaip bir enerjiyle uyandık dedik ki cihangir kahve de kahvaltı yapalım

savoy pastenesinden bir sürü harika gıda aldık ucuz da değil hani ama değer

harika bir kahvaltı yaptık musalla taşının dibinde en super tezattır hayatta

her canlı ölümü tadacaktır kadar
harikadır
cihangir kahvesi .


8 kişi ancak havanın o kadar yıpratıcı olacagını dusunmemiştik

şimdi size soğuktan ezilen çarpılan insanlardan seçmeler

resimlerde insanların ne kadar yamuldugunu görebilirsiniz ürkün gerçeklerden ve kötülüklerin annesine çok da yakınlaşmayın böyle olmak istemesseniz





ilk resim baa ve tabii ki eldiveni

ikinci resim roni emer e parmak kıtırtısı nasıl yapılır onu gösteriyor.

üçüncü resim ise pek yeni çiftimiz fırfırselsel

photoshopu sevdirme derneği tarihin derinliklerinden sunar : filter liquify

Sunday, November 11, 2007

Zaman Kötü






Anladım ki;dünyanın neresinde olursan ol




Değişmeyen bazı kurallar var.




Çözümler de aynı.




O YÜZDEN NERDE OLURSAN OL ŞUNU UNUTMA

ZAMAN KÖTÜ,AYAKKABINI BAĞLARKEN DUVARA DAYA G.TÜ

Wednesday, November 7, 2007

Biz seni sevinmek için sevmedik ki!


biz seni sevinmek için sevmedik ki!
ama 8 gol de yenmez ki
keşke paf takımıyla çıksaydık
8 gol yemezdik.
olsun biz alışığız vede üstte dediğim gibi beşiktaş taraftarı skoru umursamaz takımını sever ama çaba görmek ister.
umarım fenebahçe bu akşam yenerde hala şu milli duygu kontenjanından sevinirim.

Monday, November 5, 2007

BEN GELDİM




Foto:Threeba$(3 ortaklı şirketimiz)Ben,Fadime,Osman







Foto:Ben,Osman,İmran
merhaba...
çook uzun bi ara oldu.sayın takipçilerim(tahminim ya 1 kişi ya da yok öyle bişey).
pek istikrarsız oldu emerteytey.Emirbeyin baş köşesinde duran linkim emirin karizmasını bozuyodu.Güncellenmeyen bir blog olarak
Yukarda bahsi geçen rusya seyahatim de sonlandı.
Kahramanlar:Ben,Fadime Abla,Osman Abi,Tahsin Abi,Mariya Yenge,ve diğerleri....

Vakit: 15 ekim 06.30
Yer:Atatürk havalimanı dış hatlar.
ben-Olga'yla konuştunuz mu?ne dedi?(Olga;evinde kalmayı planladığımız kasap bayan)
os-konuştuk ya bakalım gelcek HERALDE
ben o an terlemeye başladım.korkuyodum çünkü yurt dışına gidiyoduk.Paramız azdı ve kalcak yerimizin kesin olarak belli olmadığını ben check-in kuyruğunda öğreniyodum.
bin bir dertle uçağın kalkma saatinde hala kuyruktaydık.
bişekil bindik oraları da anlatırsam bitmiyecek.
hepimiz farklı koltuklara verilmiştik.binmeden misyonlarımızı belirledik.
herkes yanındakiyle 3 saatte kanka olcak ve moskova da kalcak yer bulcaz.

moskova ya vardık kimse kanka olamamıştı.
hava alanında öküz ağırlığındaki çantalarımızla beklemeye başladık.
Olgayı aradım.
ben-biz napalım
O.-bekleyin 6 da işim bitiyo 19:30 da ordayım
saat 11.40.
türk tanıdığımıza fikir danışayım dedim aradım
ben-ne yapsak
t.t.-ben bi konuşayım Olgayla.
bu arada telefon kartları hızla bitiyo.biz de yenisi alıyoruz.
ben-nooldu ne diyo?
t.t-sizi kalcağınız yere bırakacak ve onda kalmanızı istemio.
ben-fırk
bir rus hanım vardı tanıdık onu aradım.
-bize bi hemen hostel mostel bişey bulsan.
r.h.-okey.
buarada baya bi mesajlaştık baya bi konuştuk
her mesaj 10 kontur.konuşurken ankesörlüden çatır çatır gidiyo.
hızlandırıyorum biraz.
bize buluşucağımız yeri tarif etti taksiciler dört bir yanımızı sarmış.
otbüsle gittik.
metroya bindik.
buluştuk.
Gevur ölüsü gibi çantayla 2 km yürüdük karlı havada.
omuriliğim S şekline girdi.
herneyse.
hostelimize geldik.
burası savaş döneminde bir sığınak ya da bir hapisane gibi bi yer.
Bina ankara yeni mahalleden bir apartmanın fotoşotopta köşeden tutulup 5 kat genişletilmiş hali.
kapısı demir.
deliksiz.küçücük bi penceresi var.
çok korktuk.içerisi eşkıya kaynıyo.
Fiyatı:40 $.kuşbaşı
odada tuvalet yok.
neyse.
2.gün otelde yer olmadığı için gevurlarımızla beraber yola dokulduk.
bi haber bekliyoruz tanıdıktan.gelmiyo haber.
beklerken esmer uzun boylu bi delikanlı gorundu.elinde araba anahtarıyla.
Dedik ki.güzel kardeşim sen bizi metro istasyonuna kadar bırakıver parası neyse verelim.
bindik eşyalarla arabaya.o sırada fadime ablanın parlak zekası devreye girdi.
dedik ki:koçum sen bugun bize moskova yı gezdir parası neyse verelim.parayı konuştuk tamam dedi.akşama kadar gezdik.tabi bu arada arabada eşyalarla kaçarsa korkusuyla.
Delikanlımızın adı İmran.Pakistanlı.Müslüman.ingilizceyi simsınslardaki apu(kwik e mart)daki gibi konuşuyo.
-planımız 1 hafta moskova 1 hafta st.petersburg da kalmaktı.
akşam 10 filan suları
-sür demiryoluna parası neyse verelim.
aldık biletimizi trenden koyulduk yola.
1.05 de moskovaya güle güle dedik.
tren inanılmazdı.
yataklı tren
çook eskiden kalma.
insanlar hemen soyundu pijamasını giydi yatağını yaptı uyudu biz daha yeni oturduk.
komik bi ortam.
her yer ayak.filan.kaloriferi bi yaktılar aboooow
g.tüm pişti çok fena.
gece 4 suları.
yanda yatan dayı kabus görmeye başladı.duvarları yumrukladı.kadınlar korktu.
dayıyı dürterek uyandırdık olayı yatıştırdık.
sabah vardık st.petersburga.
pek güzel bi şehir avrıpai.
yerleştik evimize 2 haftanın geri kalanını burda geçirdik heryeri gezdik.
burda da çok macera var ama rutine bağlandığı için ayrıntılar var sadece.
bu arada İmrana 100$verdik.

Sunday, October 14, 2007

uyarı


ben emerteytey-emirbey emir efendi der.


fijibaha abim,bana bu camiada emer der.





çok yoğun bir yaz geçirdim.çok çalıştım.tırnağımı kesmeye vaktim olmadı


yaz boyu hiç bir blogu okumadım abimin devam ettirdiği emerteytey dahil.


kendi bloguma 1 kere bile yazı yazamadım.kendimi kış sezonuna sakladım.


Fijibaha ile ortak yürüttüğümüz blogumuza bu sezon açılışını kendi adıma yaptığımı söylemek isterdim amma diyemiyorum.çünkü yazın çok çalışmamın sebebi olan Rusya seyahatim yarın başlayıp 29 ekime kadar sürecek.bu süre zarfında da blogumda boy gosteremeyeceğim.


haberiniz olsun.bişey isteyen varsa söylesin oralardan.

Monday, October 1, 2007






DÜŞÜYORUM ÖYLEYSE YARDIM

Thursday, September 27, 2007


ÜŞÜYORUM ÖYLEYSE YAVRUM!
FOTO:FLİCKR CYMAGEN

Tuesday, September 25, 2007



ÜŞENİYORUM, ÖYLEYSE YARIN

Friday, September 21, 2007

NOKIA oy SUPER ver SOUND aferim 07

Tüm zamanların birincisi ONORBUMBUM'dur benim için.

bu sene Emir Büyükyerden kişisinin katılıp ilk dokuza kalamaması futbol federasyonunun suçudur.

fakat bu oy vermeyecegimiz anlamına gelmez. bu sene nokia supersound finallerine kalanlar İTÜ MİAM tesislerinde şarkılarını bir daha yaptılar. ve de üstüne her şarkının klipleri yapıldı. bu klipleri http://www.muziksesinolsun.com/nokiasupersound/07/ adlı linkden izleyebilir begendiginiz sarkılarıda sıralıyarak oyylaamaya katılmış olursunuz

seyehat kazanma ihtimalinizde var ustelik bu arada kliplerin mantığı da şu: bu bir nokiasupersound treni ve her grubun gruba ve şarkısına uygun düşen bir vagonu var görsel olarak çok başarılı olmuş her biri şarkılara uygun konseptler olmuş ellerine saglık yapanların.

bazı videolar daha bir gusel sanki ben bu arada favori şarkımı soyluyorum:

A DUE CARMEN
ego dağları

Thursday, September 20, 2007

EY DÜL DÜL


EYLÜL SEVERİM SEVMEYENİ SEVMESEM Mİ YA DA EYLÜL Ü SEVMESEM Mİ

blog küre denilen bu koca dünya eylul ün gelmesiyle heyecanlı günler geçirmeye başladı.
öncelikle yaz aylarında azalan blog postlarında eylülün gelmesiyle bir artış oldu. ve de hemen hemen her blog da eylül le ilgili bir yazı olması da çok ilgincime gitti. özellikle bayan bulogır arkadaşlar eylül geldi hoş geldi naraları atmalarıyla beni şaşırttılar herkesin eylülü bu kadar sevdiğini bilmezdim. ancak şuda bir gerçek eylül bende de heyecan uyandırır sevinir miyim bilmiyorum ama değişiklikler oluyor.

insanların çılgınca karşılamaları sevinmeleri üzerine biraz düşündüm. bu eylül ne menem bir şey diye. eylül insanlara tatil bittiğini simgeler sonuçta hepimiz okula gittik ve okul ne zaman açıldı eylül de havaların basıcı sıcaklığından kurtulmayı simgeliyor ve aslında 25 yasına kadar nerdeyse sene kavramı okul sezonuyla aynı oldugu için de sene başı demek eylul ve hatta ekin zamanı olması da kültürel olarak beynimize işlemesine neden oluyor.
bana da hep şöyle elmiştir insanların yaratıcı gücünün çok arttığı na inanırım. bunu da şuna bağlıyorum yaz bitiyor tatil bitiyor hatta kimine gore sene bitiyor ve de bu da bir gün hayatın bitecegini simgelerken , kimine gore yeni bir yıl ve de beynin çalışması için tekrar sıcaklıkların düşmesiyle beraber insanların yaratıcı gücü artar ve hadi harekete geçelim derler. bu yüzden de herkes kendini bazıları dunyayı değiştirmek için bişiler yapmış. ancak aynı zamanda pis bir elektriği vardır insana gaz veren yapacaklarının sonuçlarını belki düşündükleri ama önemli olanın yapacakları şey olduğu günler başlar onun için . dünyanın gidişatını genelde kötü yönde değiştiren olaylar eylüle dek gelir.
eylülün başlamasıyla girer alman lar polonyaya 1939 da efendim bizim 12 eylul ümüz var gaza gelip yaparız nolcak deyip darbe yapanlar, 11 eylül var ki saten o da çarparız nolcak çok yaratıcı işte yaratıcı bir ay, hemen unutulu ama rusya da ki beslan dı galiba cocukları rehin alıp salak salak okula mayın baglayanlar vardı, neyse garip bu eylül anlayacagınız hava da gaz var hemde içimizdeki ni kusma gazı galiba belki bu da hep okulların eylul de açılmasındandır cogu ulkede eylulde acılıyor okullar.

ha bende severim eylülü bana da hep yeni başlangıç mış gibi gelir çalışan bir beynim olduğunu hatırlarım , ama cok sevinerek karşılamam u arada etkinlikler de tekrar başlar.
ve de cok sevdiğim 2 kişi 11 eylul de dogdu 1 kişi ki kendisi emer olur 22 eylul de dogmuştur. eylul de dogan da coktur turkiyede
neyse ama siz siz olun kış çocugu yapın
bir de insanın adı eylül oldu mu o insanla samimi olamam ben cok yapmacık bir insanmış gibi gelir bana

o zaman bende klişeler le bitiriyorum

Ey lüle lüle saçlı kız
Yaz bitti artık trençkot alacam ben
Leyleklerde gitti saten abooooooo
Üzülüyorum camdan bakınca yağmur yağarken
Lahana çorbası içip içip zayıflıyorum

Monday, September 17, 2007

etme bulma dünyası


bıktım zulumden artık duymak öğrenmek istemiyorum insanların mantıksızlıklarını

greater good için bile zulum yapmamalı insan ama hepsi birden yapmamalı bütün insanlar


keşke olsa da görsek keşke çöl ortasında ikitane çıplak insanın birbirinden hiç de farkı olmadığını görsek ama olmayacak içim sıkılıyor.
içim sıkılıyor ki savaş tarihini severim gore' dan hoşlanırım ancak zulumden de tiksiniyorum evet sacma gelio kulaga ama insan dogası geregi ilk dediklerimi beyninden atamıyor heralde ve hakkaten hala beynimiz yonetmiyor bizi kime yetki güç versen hemen birilerine zulum etmeye baslıyor illa fiziksel olmak zorunda değil psikolojik de ediyor. belki uyanıyorum belki de asla uyanamam çunku aslında 3 günlük dünya nasılsa olecez ve de hersey bitecek neden neden diyeyim ki........
offff saçmaladım ya da daha uzun yazmalıyım ama içim sıkılıyor

butun insanlar aptal
ama t shirt cok iyi ya bu da zulumcu bir adamdı
ama yazık oldu be


Wednesday, September 12, 2007

BEN DE ERKEĞİM



VE DE DİYECEK LAF YOK UÇAK YAPSAYDINIZ.


ben aslında ferrari severim hep daha heykelsi gelir. ancak volkswagen ciler lamborghini yi aldığından beri birşeyler değişti yıllar önce tostoscuların yaptığı w12 arabasının yapısında arbalar yaparak ve tabii ki daha guzel beni benden almışlardı şimdiyse ozel yapım bu Murcielago beni benden aldı ismi de


Lamborghini Reventon bu ismi de 1943 yılında bir boğa güreşçisini ( Felix Guzman ) öldüren bir boğanın isminden almışlar. lamborghininin marka geçmişide eglencelidir ancak şimdi yazasım yok ama esas ürettikleri şeyin traktör kombi filan gibi şeyler oldugunu bilin.



Tuesday, September 11, 2007

ROCK N COKE 2007

öncelikle genel olarak nasıldı onu anlatacağım
bu benim 3. senem rock n coke ta ve bence daha da giderim
öncelikle ilk defa bu sene kendimi yaşlanmış hissettim
aslında içeride zaman zaman yaş ortalaması yükselse de kamp alanında kalanlar olarak pek de yüksek değildi
günübirlik gelenler veya kombineye arabayla gelenler daha coktu benim yaş grubumda ama çadır da kalmak da ayrı bir zevk haliyle
neyse genel olarak bu sene bir kere daha boştu satılan bilet olarak daha az satıldığı söylentisi zaten vardı ama gittik gördük gerçekten öyleymiş
bu yüzden midir başka bir nedenden midir bilmem organizatör firma veya coca cola pek üstüne düşmemiş özenilmemiş gibi bir havası vardı ortamın. bir kere hersene olan yemek içme standı kadar bile stand yoktu ya da orta alan da eskiden daha fazla aktivite alanı oluyordu. ayrıca kızdığım başka bir hususda 3 yıldır tıpa tıp aynı sahneyi ve ses sistemini kuruyorlarki 2005 de ses sistemi en iyiydi.2 senedir 2005 dekinden daha kotüydü.
burn sahnesinde mesela hala aynı ekranlar aynı ses sistemi kullanılıyor. bu tip teknolojilerin ne kadar hızlı geliştiğini herkes biliyor benim takıldıgım nokta özellikle görsel çünkü hala türkiyede ki organizasyonlar içinde en iyi ses sistemi kurulan yer ora. ama görsel olarak hep aynı.
bir de yağmur yağacağı kesinleşt, artık her senenin yağmadığında ne kadar ekstrem sıcak oldugu gözlemlendi. hala 3 yıl önceki kadar tente kuruluyor çok çok yetersiz.
bu giydirdiğim kısmı ancak iyi yanlarıda çok fazla bir kere çok rahat bir ortam sonra bu sene iyice temizdi. içkilerin pahalı satılmasından mıdır bilmiyorum o kadar kişinin oldugu bir yer için mesela az kavga çıktı. guvenlik iyi organizasyon olarak iyice öğrenilmiş ve sistem çalışıyor. onun için eğer ki bu sene baştan savma gibi bir durum varsa çok yazık ederler artık marka olmuş hakkaten eğlenme garantili bir festival.

tabii ki geçen sene muse ve placebo dan dolayı kalabalık çoktu. hoş muse placebo bu senede gelseydi en az geçen seneki kadar dolardı. ancak ben franz ferdinandı ve chris cornell i zaten cok seviyorum, smashing pumpkins i biliyorum, badly drawn boy a hastayım şeklinde gittim ki
aslı ve özlem tekin hariç türklerde harika idi, within temptation u da daha gtik metal sanırken evanescence nin hollandalısı oldugunu gorduk cok enerjiklerdi.
grupları tek tek yazacagım. ancak üst paragraf da müzik olarak da doydugumuzu belirtmek istiyorum.

genel olarak ben her sene yagmur yagarken soylensemde bitip de sehre dondugumde seneye (sevdiğim birileri gelirse) bir daha gideceğim diyorum bunu dedirtenbiliyorsa o festival iyidir. biz bu sene akrep varmış yapamadık ama seneye yaparız işallah.ben zaten ne zaman rakın koka gitsem işte dinlemem sunları bunları diye liste yaparım ama meraktan hep dinlerim.
opel corsa standında da taklacı patenli guvercinler vardı onları ısledik superdi. japon kız arkadasım play station 3 standında her oyunda beni emeri ve cagri yi yenerek kendi atalarına yakışır bir insan oldugunu gosterdi.

ilk gun program dahilinde

Aslı:hiç islemedik sagdaki soldaki standlara baktık burnsahnesinde takıldık
Gripin: uzaktan baktık gene cogunlukla burn sajhnesinin oaralardakistandlarda filandık
Badly drawn boy: izledik çok severim keretayı saten ancak yeni album çıkarmış dogal olarak onun turnesinde imiş ve yeni album sarkılarını soyledi fakat sevdiğimiz ozellikle beklediğimiz 4 şarkının 3 unu çaldı. emir bey in incelemesi gerekn bir kişi oldugunu dusunuyorum 1 gitarla neler yapılabilir gibilerinden
çok çok yanlış giyinmişti. hep bere giyiyor ya orada da oyleydi ve pişti buyuk ihtimalle
With in temptation: çok enerjik bir hava yakaladılar bizde sevverek dinledik. sonra arada gidip içtik
Rashit vs Teoman: bence çok gusel di dinamik eglenceli bir konserdi rasiht butun sarkıları da biliniomuş biliomuşum dedim, ilk defa rashit tip olarak da duzgundu mızıka falan atraksiyonları iyiydi. seyirciye gelin sahneye demeleri siz gelemeyosanız biz gelelim demeleri,sonra birde festivalin en değişik olayı olan
K. isko yu çıkartmalrı onun da bence çok başarılı bir şekilde şiir okuması oldu sonra siktirip gidiyorum deyip gitmemesi de komik oldu şarkı soyledi
Chriss Cornell: benim için head liner olan ve aslında o gun son çıkıp sabahkadar sahneden inmese sabaha kadar izleyeceğim kişi, keşke oyle olsaydı, harika idi tek kelime ile öncelikle geçen senelerde live 8 de bunu tv den arkadaş izleyip gelip bu adamın sesi kotu falan demişti ogun bugundur merakdı benim için canlı performansı, arık boyle bir laf soyleyene kafa goz dalarım herif en iyi solstlerden biri. ve beste makinası kendi albumunden audioslaveden ve soundgarden dan sarkılar çalarak da gonullerde taht kurud her sarkısı cok guseldi. seyirciye bir suru seberdi aslında karizmatik deil şirin bir adammış kendisi evet bencede yakışıklı en iyisi idi rakın kokun
Smashing pumpkins: şimdi meşhur oldukları zamanlardan nerdeyse on yıl sonar burada olmalarının de verdiği etkiyle çok da ilgi olduğunu duşunmediğim, bu ilgisizliği birde bilinn sarkılarından sadec 4 unu calarak ve seyirciyle irtibat kurmayarak daha da arttırdılar bence gene de kotu değildi adam lar kendi tarzları(şimdiye gore démodé kalıyor) içinde çaldılar ve en azından bildiklerimden 4 tanne de şarkı çaldılar

2… GUN

110 : japonumla askerdeyken birbirimize 110 dan osledim seni gonderirdik. Askerden sonar da ilk izlediğim konser de odtu de onların konseri idi. Starsailordan once izlemiştik birde bunlarla tanışma toplantısı g,ibi bir şeye ailevi sebeplerden gitmem gerekmişti ilgiyle izledik bence başarılı olmanın sınırında bıçaguın uzerinde yuruyorlar
Özledim seni bence o sözlerle cok uyumlu ve başarılı bir şarkı
Hayko Cepkin: geçen senede rakın kok sahnesinde olmasına ragmen dinlemeyip kıymetini bu gecen sure zarfında anlayıp hasta olup çok sevip izlemeye gittik seviyorum diye hala tipini sevmek zorunde değilim evet adam qusimodo yapabilecek bişi yok. Çok komik biro lay da uzun zamandır hazırlandıgı sahne şovuyla karşımıza çıktı ama hazırladığı tek şey yırtık dondan çıkmak oldu hemde pijamayla
Performansına diyecek hiçbir şey yok hem bogurup hem de berrak sesini iyi kullandı insanları çoşturdu. Ama sonunda iyilik buyuo yok iyilik akzanacak falan dedi anlamadık. Emer aynen yazıyorum: “yaşasın kötülük demesini beklerdim” dedi yarıldım ben
Bedük: öbür tarafdaydı çok başarılı idi insanları eglendirdi dans ettirdi camurakuay çaldı aferrim dedim
Özlem tekin: çok garantili bir firkin içine etti sesi gusel ve de demişki cellolarla viyolinlerle cıkayım demiş tamam çıkta ne gerek vardı ritm gitara seside ayarlayamayınca gayet camur bir ses geldi hiç gerek yokmuş gitara
Avid: islemedim ancak hakkatan pop addicted rock music ki bence uzaktan gayet iyi geliodu bir ara indirip dinleyecem
Pentagram: ben sıçsalar başarılı bulurum ki gene harika bir performansdı herkes çostu zıplattı hoplattı kısa kaldı sahnede birde artık otomatiğe bağlamışlar bir sene içinde iki kere izledim tıpatıp aynı idi para kazanmak için çalıolar ha bu demek deilki kotu ama benim gibi nezaman calsalar denk gelsem dinlerim diyen seyirciyi uzuyor haberleri ola ama dediğim gib gene de super
Manic street preachers: sevmediğim bir grup olarak beni kendilerinden hoşlanmama neden oldular rakın roll çaldılar bilinen sevilen butun sarkılarını caldılar aferim
Franz Ferdinand: en iyi performanslardan biriydi saten benim ve emerin sevdiği bir gruptu iki albumun en sevilen sarkılarını caldılar o sıra kimse oturmuyordu cagri desen ayakta duramıyordu.



Çok yazdım evet kusruma kalmayın
Bir daha ki sene de gidilir.
yazarken daha resimleri gormemiştim gorunce dedimki evet kesin gidilir ayrıca emerle akrep yapamadık diye cok usuluom
gunler akıp gecior harbi 3 günlük dünya
onun için gez toz eglen
afffffeeerriiim



Wednesday, August 29, 2007

SIRT ÇANTALARI

bakır çağında insan kendi ihtiyacı olan şeyleri yanında taşımaya başladı. artık avcılık için daha fazla yuruyor arada begendigi ve topladıgı seyleri ve avladıgı seyleri geri götürmek için onları yanında taşımalıydı. insan vucudunun aslında en zayıf yerlerinden biri olan bel her agırlık taşıma da zorlanıyordu. pek de aptal olmayan atalarımız agırlıgı bele dik bir yerde ve kalca uzerinde tasımanın akıllıca oldugunu biliyorlardı ve sırt cantasını icat ettiler.omuzlarına asılı agırlık onları diger taşıma pozisyonlarından daha az rahatsız ediyordu. alplerde bulunan donmuş atamızın bile sırt cantası vardı.

ben sırt cantalarını severim hatta onları ağır olarak taşımaktan farklı bir zevk alırım oldum olası. ilkokula giderken derlerdi ki ders programındaki derslerinizin kitaplarını getirin ben herşeyi taşırdım. bundan zevk alırdım. yıllarca da boyle oldu. ilerleyen yıllarda ancak iki omzuma birden asmadımda tek omzuma astım. neyse okurken ozellikle universiteye kadar olan kısımda tam anlamıyla hiç kullanamadım.

uniye geldigimde bolumunde etkisiyle birden fazla çanta taşımam gerekti maket mazemeleri falan herzaman cok buyukce bir sırt cantam oldu. içinde resmen hayatımı taşıdıgım, cuzdan telefon kalem t shirt sapka su elma pergel maket bucagu walkman ve evet walkmen ben okurkene mp3 player bu kadar yaygın deildi sinema bileti yarım sandaviş bir suru fiş falan filan

..........

bir de universitenin bana faydası dagcılıga baslayarak bir cantanın ne kadar işlevsel ve hayati fonksiyonlarının oldugu ve onu dogru tasımanın insanı hakkaten nasıl da yormadıgını gormemdir. sonradan dagcı cantalarına hasta oldum bence en buyugu en guseliydi başlarda sonra mantıklı yemek goturmeyi ogrenince aslında hayati seyleri tasımak için 80 lt ye deilde 60 lt ye sıgılabildigini gordum ama cocukluktan gelen agır tasıma zevki en buyuk ve en dolu her yerinden bir şeyler sarkan çantanın benim olmasnı sagladı hep. bende hep tedarikli oldum herseye aç kalmam imkansız ıslanırsam 22 yedek kıyafetimden birini secmekse zordu benim için.



vakit gecti sokaklarda gun gectikçe sırt cantası azaldı sırt cantası gittikçe spor yapan veya outdoorla ilgilenenlerin çantası oldu okula uni.yeyse insanlar yandan askılı aslında hiç mi hiç ergonomik olmayan çantalarıyla gitmeye başladılar. bense hep sırt çantalarının daha guzel oldugunu tabii ki guzellerinin dusunmeye devam ettim laptop cantalrıda yandan asılıyordu.

daha oncede soylediğim gibi lost sayesinde ve de kuresel ısınma gibi konular yuzunden dogayla içiiçeyim ben inmajının yukselmesi nedeninden bilinçli olarak yukseltilmesi nedeniyle( sonucta bu da moda) sevinerek soyluyorumki sırt cantaları geri geliuor hem de herzamankinden dah guzel ve rahat. yaşaın gelişen teknolojiler.

ve de reklamı boyle olan bir urun alınmaz mı be

ayrıca hafta sonları benim gibi çok yol yapan biri için çok kullanışlı urundur. vede tekrar tozlu raflardan dag cantalarımızı indirme vaktimiz geldi çünkü Rock ' n Coke vakti geldi.

Tuesday, August 21, 2007

lost izliyorum john locke seviyorum



arkadaşlar bana locke'un kötü olacagını puşt olacagını soyleyerek spoiler yaptılar bense damağımda tadı kala kala izliyorum ve daha ancak 2. sezonun 8. bolumune geldim.
ve hala locke diyorum başka da birşey demiyorum. seviyorum ne yapayım

bence lost dizisine genel olarak sırt cantası firmaları sponsor olmuş

arkadaş diziyi izlerken hep sırt çantası alasım boy boy çeşit sırt çantası renk renk model model sırt çantası alsım geliyor.
çıkarıyorlar içinden suyu meyveyi iştahla içiyorlar kafayı yiyorum bende sırt çantası istiyorum ne zaman elimi atsam oceaqniz pt şişesinde su sarı kırmızı tropik meyveler çıksın ustume doke saça yimek istiyorum.

ben de oldum olası sırt çantası fetişi vardır zaten çok severim sırt çantasını bukonuda başlı başına ve de hemen yarın bir yazı yazacam

tekrar testimiz başlıyor ustteki adayı bilene ustunde bir suru sarkı ismi olan sticker verecem.

bonus soruda resim de bayaaa ipucu verdiğim yandaki tepelikler.

iyi sınavlar


Tuesday, August 7, 2007

formami geri ver lam

http://www.formamigeriver.com/tr/

çok başarılı buluyorum hem fikrin sonuna kadar arkasındayım hem de inanılmaz gusel bir site yapmışlar sitenin etkileşimi çok eğlenceli çok çok takdir ettim

ama benim bu konuya bir de şöyle bir önerim var yıllar yıllardır:
tüm dünyanın turkuaz veya türk mavisi diye bir renk var bence deplasman formasının da o renkte olması lazım.
hem çok guzel ayırt edici ve akılda kalıcı bir renk

Monday, August 6, 2007

SAPTIRILMIŞ MASALLAR

ÜNLÜ YAZAR SÜPER SELEN HANFENDİ'den PARA VEREREK ALDIĞIM MAKALESİ
PASTORİZE EŞŞEK DIŞKISI GURURLA SUNAR :

saptırılmış masallar

Kendilerine anlatılan masallarla yetinemeyen bazı insanlar, hikayeleri hayal gücü ve fantezi dünyasına tekrar sokup çıkartarak baştan yarattılar. Ortaya çıkan sonuçlar ise uyumadan önce dinlemek isteyeceğiniz türden sayılmaz.
Bir kitabı okuduğumuzda ya da bir filmi izlediğinizde “ben olsam bunu daha farklı yapardım” diye hepiniz düşünmüşsünüzdür. Bazı insanlar bunu düşünmekle kalmayıp hayata da geçirdiler; ilk ne zaman dinlediğinizi bile hatırlayamadığınız peri masallarını alıp, kendi yaratıcılıklarıyla süsleyerek baştan yarattılar. Bu yeniden uyarlanmış masalları farklı kılan ise hiç kimsenin mutlu sonu garanti edememesi.

(3 Boyutlu Kabuslar)
Karanlık dünyalara yolculuğu Marvel ve DC Comics’e katılmasıyla başlayan Todd McFarlane, Hulk ve bazı Batman sayılarının yanı sıra, uzun yıllar boyunca Spider-Man’in de çizimlerini yaptı. Başkalarının yarattığı karakterleri çizmekten sıkılan McFarlane, istifa ederek 1992 yılında 10 yıl önce yaratmış olduğu Spawn’ın çizgi romanını yayımlama fırsatını yakaladı. İlk sayısı 1.7 milyon satarak rekor kıran bağımsız çizgi roman Spawn’ın yakaladığı başarının ardından, televizyon ve film yapımcılarının yanı sıra, oyuncak üreticileri de Todd’un kapısını aşındırmaya başladı. Ancak her anlaşma girişimi, üretici firmaların Todd’a tasarımda istediği özgürlüğü sağlamak istememesi yüzünden hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Karakterlerinin oyuncak olarak üretilmesi fikrinden kolay kolay vazgeçemeyen Todd’un kısıtlamalara gelemeyen özgür ruhu burada da devreye girdi ve sonunda çareyi kendi oyuncak firması McFarlane Toys’u kurmakta buldu. Böylelikle hem kendisi 2. boyuttan 3. boyuta geçiş yapmış oldu, hem de hayranlarına, kendisinin de elinde tutmaktan gurur duyduğu, oldukça fazla ayrıntıyı da içeren figürler sunmaya başladı.

1994 yılında başlayarak, sporcu figürlerinin yanı sıra pek çok farklı fantastik canavar serisini üreten McFarlane, masum masal dünyasına ilk müdahalesini 2003 yılında canavarlar serisine eklediği “Twisted Land of Oz” ile yaptı. Bizim bildiğimiz şekliyle köpeği Toto’yla beraber fırtınaya kapılıp Kansas’taki evinden çok uzaklara gelen küçük Dorothy, McFarlane uyarlamasında 18 yaşında gotik bir hatun olmuş. Dorothy'nin eve dönüş yolculuğu bu sefer ne yazıkki hem eğlenerek hem öğrenerek değil, endişe ile takip edilecek türden çünkü Dorothy'nin figürü kendisini gözleri bağlanmış, munchkinlerin saldırısına uğramış olarak gösteriyor. Zavallı Dorothy bir daha asla Kansas'a dönemeyebilir. Dorothy'nin yol arkadaşlarını da ilk bakışta tanımak zor. Korkak aslan, gözü dönmüş bir canavar haline gelmiş, Oz büyücüsünden cesaret istemesine hiç gerek kalmamış. Teneke adamın da bu yeni gözünü kırpmadan öldürebilecek imajına bakılırsa Oz büyücüsünden isteyeceği ilk şey bir yürek olmayabilir. Kargaların saldırısı karşısında ayakta durmakta zorlanan korkuluk ise hala bir beyne ihtiyaç duyuyor olabilir.












McFarlane kontrolündeki masal dünyasında bir sonraki kabus 2005 yılına ait, canavarlar serisinin 4.'sü, Twisted Fairy Tales. Kötü kalpli kurda saf sorular soran Kırmızı başlıklı kız serpilmiş ve büyükannesinin intikamını almak için oldukça kararlı olarak geri dönmüş. Yere bırakılmış ekmek parçalarının ardında anlatılandan çok farklı bir şeker ev var. McFarlane'in Gretel'i ormanda kaybolsa da korkmaz gibi görünüyor. Alman prensesi, kötü cadının içine hapsettiği kafeste şişmanlamakta olan kardeşi Hansel'i kurtarmakta çok zorlanacağa benzemiyor.
McFarlane bu seride İngiliz edebiyatındaki çocuk şiirlerini süsleyen karakterlere de yer vermiş. Peter the Pumpkin Eater da bunlardan biri. Orijinal hikayede karısının kendisini aldatmasından bıkan Peter onu eve kapatır, McFarlane uyarlamasında ise Peter karısını uygun büyüklükteki parçalar halinde bir balkabağının içine yerleştirir. Little Miss Muffet da şiirde yanına oturan örümcekten korkar ancak McFarlane uyarlamasında örümcek Miss Muffet'ın yanına değil üzerine oturmuştur. Bir diğer şiire adını veren ve aynı zamanda Alice Harikalar Diyarında masalından tanıdığımız Humpty Dumpty ise McFarlane tarafından yeniden yaratılmış şekliyle Alice'le dilbilgisi kurallarını tartışmaktan çürüyen vücudunu fark edemeyecekmiş gibi duruyor.
Alice'ten bahsetmişken, masallar içinde en çok sapkın yaratıcılığı tetikleyen de Alice Harikalar Diyarında olsa gerek. Bunun nedeninin orijinal hikayenin de zaten “domuza dönüşen bebek” gibi pek çok korkunç ifade içermesi mi olduğunu yoksa yazar Lewis Caroll'un sapık olduğu yönündeki iddialarla mı ilgisi vardır bilinmez.
Masallar ne kadar çarpıtılsa da değişmeyen tek şey, bazı şanssız karakterlerin hep acı çekmesi olabilir. Bu yeniden uyarlanmış masal dünyalarını çekici kılan belki de yıllarca haksızlıklara uğramış karakterlerine sonunda birilerinin çıkıp intikam alma fırsatını tanımış olmasıdır. Ancak, zaten haksızlığa uğrayanların mutlaka mutlu sona ulaştığı peri masallarında karakterlerin neden hala intikam alma ihtiyacı duyduğu düşündürücü değil midir? Bu uyarlamaların acımasız olduğunu düşünenlere de yıllarca gökyüzünde yaşayan bir "Ay Dede"nin olduğu palavraları yutturulan çocukları hatırlatmak isterim.

iettiettiett



-bir ızdırabım var çocuklar
-hadi yau nedir nedir?
-diskoda barda gezilir
-açsana biraz daha nedir nedir?
-mutlu olmadıktan sonra hemen onun adı gelir
-iettiettiett


Friday, July 27, 2007

karartma geceleri

küresel ısınmayla ilgili olarak veya elektrik tasarufuyla ilgili olarak önerilen birçok fikir bana çok saçma gelirdi hep.
tv yi stand by a değil gercek kapatmayı tercih edin, ürünleri fişden çek,in gibi. hep derdim ki ne kadar enerjii harcıyorki altı üstü led çok az enerji harcıyor. ama harcıyor işte. artık saçma gelmiyor çünkü artık bu tip önlemleri tek başıma yapıyormuşum gibi değilde milyonlarca insanla beraber yapıyormuşum gibi geliyor. öyle olunca da cok mantıklı olyuor.
şimdi size bu mantıkla yapılmış bir arama motoru blackle . milyonlarca insan dünyanın heryerinde internete girdiği zaman başlangıç sayfası olarak google ı açmakta. ve de google normalde bembayaz yani bir ekranın en çok enerji harcaması gereken renkte oysaki siyah olsa çok daha az enerji harcayacak. bu mantıkla yola cıkarak herkesin sayfası olarak arama motoru olarak google ı kullanan blackle ı başlangıç sayfası yapması sayesinde ciddi anlamda çok elektrik tasarrufu elde edilmiş olur. tabii su an image search filan yok ama hemen yaparlar bence
bu fikir bir blog da yayınlandıktan sonra cok tutmuş ve birileri balckle yayına sokmuş. google 'ında var bir tane siyah backgroundlı sitesi fakat onda arama sonucları yine klasik google ekranında cıkıyor oysa blackle siyah ustune gri çıkarak göze de dinlemesi için fırsat tanınmış oluyor . altta da ne kadar enerji tasarruf edildiği yazıyor.
http://www.blackle.com/

Thursday, July 26, 2007

LOST 'UMU YEDİM BEKLİYORUM


evet yıllarca millet aa sen izlemiyormusun dedi bende hep yooo dedim
aslında cok mantıklı bir nedenim vardı bu lost'u digiturk deki kanal ilk vermye başladığı zaman
biraz bakıp tiksinmiştim çünkü görüntü kalitesi berbattı ( handy cam le çekilmiş tadı bu da survivor hissi veriyordu )
hoş arkadaşalrımla bunu konuştuğumda bilerek yapıldığını söylemişlerdi.
neyse üstünden yıllar geçti etrafımda herkes izledi izlendikçe ve bu kadar begenilince üzerimdeki toplum baskısı da arttı.

neyse bu hafta sonunda başladım . beğendim ama şimdilik ölmüyorum merakımdan görecez.
zaten ruh olarak hep robinson crusoe'luk vardır bende ben olsam soyle balık tutarım suyu boyle bulurum gibilerinden o tip muhabbetler salak salak kasılmalarından daha cok hoşuma gidiyor.

neyse daha başımdayım ilerledikçe aklıma gelen yerleri yazarım fakat ricam ben buradan bir şey sorarsam veya yorum yaparsam bana spoiler yapmayın lutfen
6 bolum izledim en cok şişkodan kıllanıom bole ara ara cok kilit soruları saf ayagıyla soruyo cakal seni
anlayacas bakalım
sawyer a da butun erkeklerin neden kıl kaptıgını anladım da kızların neden begendigini anlamadım neyse heralde o da ilerde ortaya cıkıcak

üstteki adayı bilenlere odul verecem ben bizzat kendim o adada bir kere lost olduydum

Wednesday, July 18, 2007

KİNİME KABIZ OLDUM




Şarkısını sevdim suna vereyim
Ekonomi duzeledi bunlara vereyim.
O güzel laf sokuyor onlara vereyim.
İp attı meydanda ona vereyim
Motorolayı bile dolandırdı ona vereyim
Eski emniyetci ona vereyim
Hiçbirini sevmedim bağımsıza vereyim.


Çocugu uyandırdı suna vermeyim
Ekonomi yerelerde sürünüyor onlara vermeyeyim
Ancak laf anlatıyor kendi ne yapcak solemiyor vermeyim
Kendi sanki başta deilmiydi vermeyim
Motorolayı dolandıran halkın bir kalan dou vardı onu da alır ona da vermeyim
Susurluk a karıstı ona da vermeyim
Bağımsızda bağımsız deil ona da vermeyim.


Belki de benim hayatıma rast gelen en önemli seçim olacak. Ama ne yazık ki insanların çoğunluğunun konu hakkındaki görüşleri yukardaki gibi.
Ki moralimi asıl bozan şeylerin başında etrafımdaki insanların sosyoekonomik seviyesinin yüksek olmasına rağmen yukardaki noktalardan yola çıkarak tartışıyorlar, fikirlerini ortaya koyuyorlar. Hemde ülkeleri hakkında çok ama çok önemli bir karar verecekleri bir halde.
Neyse gene çok çok uzun yazarım diye düşünerek başlamıştım ama sıkıldım bunaldım daraldım. Nispeten ekonomiden siyasetten anlaması gereken bir takım üniversite mezunu insanlarla bir arada bulundum ve durumun vahimliğini daha iyi anladım. Neler varmış meğersem. Sokaktaki arabaların güzelleştiğini öne sürerek ekonominin iyiye gittiğini özelliştirmenin de devlet zarar ediyordu en azından vergi alırız diye savunan insanlarla karşılaştım ve sanmayınki azlar. Şimdi şunu düşün senin ülkenin yönetimine karar verecek insanların kaçı sadece eğitilmiş, eğitilmişlerin içindeyse kaçı bu konuları düşünmeye kendine zul görmüyor, kaçı donanımlı, kaçı "hiç cool değil" diyor.
Durum o kadar vahim işte.

Kısa kesecem ve başka bir şey moralimi bozan seçime girenler arasında hah! ya işte adamlar bunlar diyebileceğim kimse de yok hani barajı geçemeyecek de olsalar hah! adamlar bunlar diyebileceğim hiç ama hiç kimse yok bu da ne demek, olmayan demokrasimizde hiç umut ışığı yok. Demek ki zaten adam da çıkmıyor. Yıllarca kendini kandırıp demokrası var burada diye aşağı gördüklerini engeellemek için eğitimsizliğe sistem bozukluğuna göz yumanlar şimdi kendi yarattıkları sistem yuzunden kontrolu kaybettiler hem de tamamen eğitimsiz her yöne empoze edilebilecek buyuk coğunluğa. Hemde ilerici düşünenler şimdi memleketlerinde gerici olanları engellemek için demokrasinin önüne her türlü engeli koymaya razılar. Gericilerde iktidara gelip rahat edebilmek için yıllarca tenkit ettikleri batı ya yaltaklanmakta ve vatanı satmaktadırlar. İkilem içinde ikilem.
Bambaşka bir sinirimi bozan şeyde bütün muhalefet partileri biz özelleştirmeye karşıyız diyor lan gerizekalı kalmadı ki satacak bir şey deki bana özelleşt,rmeye o kadar karşıyım ki tayyipin sattığı( peşkeş) herşşeyi geri alacağım. Saçma faşistce kanunsuz ama ben basa gecersem herseyi geri alırım silah zoruyla olsa bile.

Neyse bu kadar yazdıktan sonra fikrimi de ifşa edeyim evet seçim var herkes gidip oy versin ki sonradan ben begenmiom demeye yüzümüz olsun. Bundan sonrası daha kısa gidin oy verin ama AKP’ye vermeyin Genç Partiye vermeyin. İdeolojik olarak kimse ye karşı değilim vatanı satanlar ve satma ihtimali olanlar hariç. Ha bunlar dışındakiler iyi mi hayır bok gibi ama daha yavaş satarlar diye umuyorum.
Bir de ne yazıkki seçim sistemimiz demokratik olmadığı için oyunuzun dolaylı yoldan Akp ye yaramasını da sağlamamak lazım.

Efendim gerçek sömürgeciliği görmüş insanlarla hiç konuştunuz mu.
Onlar türkiye hakkında şunu derler kendinizi almanyayla amerikayla kıyaslamayın.
Somali kongo kazakistan ve de ırak la kıyaslayın herhangi bir 5 yıl içinde o hale gelebilirsiniz bu ekonomik somurge halinizle.

Türk telekom özelleştirmese: 6 milyar dolara satıldı ( ondan yıllar önce 30 milyar doplar ucuz bulunmuştu satılmamıştı ) yıllık cirosu 1,5 milyar dolar.

Tekel : Depolarındaki içkinin satış fiyatının toplamına satıldı.

Petrol Ofisi:hatırlamıom kaça satıldı ama taksitle satıldı kazandığıyla ödenebilecek şekilde.

Petkim: Yeni satıldı yıllardır bilinçli olarak zarar ettiğini gösteren.

Yeter bu kadar örnek. Dünya üzerinde bir savaş var bu ekonomik bir savaş ve nerde yaşarsak yaşayalım Kİ aksi gibi türkiyedeyiz bu savaşa kayıtsız kalamayız.

Sunday, July 15, 2007

FELEYZOFFA

PARANOYAK OLMAM, TAKİP EDİLMEDİĞİM ANLAMINA GELMEZ

KISA KISA YAZILAR YAZMAM DA, FİLOZOF VEYA KARİZMATİK OLMAM ANLAMINA GELMEZ

Tuesday, July 10, 2007

Tulumbaci Çiroz Ali











yangınla mücadele 4 aşamadır
şekil 1: yangın çıktı ise yangına doğru koşarken mutlaka uyarı levhalarındaki koşu şeklinde koşmalıyız.
şekil 2: köşeyi hızlıca dönerek ateşe rüzgarın estiği tarafından yaklaşıcaz
şekil 3: Pimi çekeces ve Pıskırtma metoduyla ateşi söndürücez
şekil 4: en önemli aşama olan sevinme aşamasında halka kendilerinin güvende olduğu izlenimini veren charlie chaplin bakışı ile havaya 3 el ateş edecez. en zor aşamadır.

yangın a müdahale için mutlaka kırmızı giyinmek gerekir
tulumbacılık en eski yangınla mücadele yöntemlerinden biridir, ve delikanlıların külhanbeylerin yaptığı bir iştir. bazen yağmada yapsalar can kurtarırlardı.

“Yaman gelir, yaman gideriz, Fethiyeli aslan tulumbacılarız”
“Karada aslan, denizde kaplan, var mı bize yan bakan!”

Monday, July 9, 2007

ESRARENGİZ ÜÇLÜ


Yıl:2007 haziran-temmuz
Yer:Türkiye
*Hayko Cepkin övgüler alan ilk albümünden sonra yeni albümü Tanışma Bitti ' yi yayınladı.
*Başarılı popçumuz Hande Yener Ben Nasıl Delirdim? Albümünü yayınladı.
*Marilyn Manson Radar live 07 için ülkemize geldi.
Peki neydi bu üç şarkıcının ortak yönü?
Hayko Cepkin bir Marilyn Manson hayranı.Giyinişleri,sahne makyajları bile aynı.Ki bunu Hayko Cepkin her fırsatta belirtiyor.Herhangi bir gocunması yok.
Bu dosyanın kilit ismi Hande Yener.
Hande yener Romio romio adlı son vidyo klibinde elinde -grup destan- orguyla neden Hayko Cepkin hareketleri sergiliyor?Aynı figürler aynı karaografi.
Peki neden Marilyn Manson bu üçlünün içinde?
Sadece Hayko Cepkin ona hayran diye mi?
HAYIR
En alttaki fotorafı bi daha inceleyin
VE GÖRÜN
HANDE YENER ve MARİLYN MANSON(brian hugh warner) AYNI İNSAN
*Hande ve Marilyn aynı kişi
*Hayko Marilyn hayranı
*Hande Hayko hareketleri yapıyor
not:benden haber alamazsanız bilin ki bu sırrı çözdüğümden dolayıdır.(uheuhe)

Thursday, July 5, 2007

Emir Büyükyerden

Emir Büyükyerden
Elektronik müzik projemin ismidir.'Anane' adlı şarkımla Nokia Super Sound 2007 'ye katıldım.
Sonucu bekliyoruz.

bu linkden şarkı listesinde eğer yenilerden eskilere doğru ise 92.sırada ;
alfabetik sırada ise 184. sırada
Anane şarkısını dinleyebilirsiniz.




ve de eğer ki ilk 8 'e kalırsam bütün blog camiasını ayaklandıracağım...
oy verenleri motorsikletimle bogaz turuna çıkaracağım